13 Aralık 2023 Çarşamba

Gıda ışınlaması ile gıdalara uygulanan radyasyon hakkında detalı bilgi !

 Gıdalar uzun zamandır ışınlanıyor. Belki siz bunu "Yeşermeyen soğan" ve tohumlarını ekince bitki büyümeyen biberlerde falan rastlamış olabilirsiniz. İşte bu olay nedir ? 

EvrimAğacı detaylı bilgiler paylaşmış. Aslında bu linki burada paylaşmamın amacı kendime arşiv yapmak :)

 

https://evrimagaci.org/gida-isinlama-teknolojisi-besinleri-kontrollu-bir-sekilde-iyonize-radyasyona-maruz-birakmak-onlari-daha-guvenli-ve-saglikli-hale-getirebilir-mi-10031

 

Önemli bilgiler...

7 Kasım 2023 Salı

Memleket, toprakların, fabrikaların vs. hep satılmış da haberin var mı ?

Bugün Türkiye'nin sektördeki lokomotif kurumlarından Yıldız Holding ve Ülker Grubu borçlarını ödeyemediğinden dolayı %51 hisselerini İngiltere'ye sattılar.Bakın arkadaşlar son bir yılda tam 12 Bin Türk Firması ülkedeki faaliyetlerini durdurarak yatırımlarını yurtdışına kaydırdılar.Yine son bir yılda ihracat ve ithalat yapan tam 16.000 Türk Firmasının toplam dış borcu 350 milyar dolara çıktı,oysa 10 yıl önceki dış borçları ise sadece 30 milyar dolardı.Ayrıca yine son bir yılda 102 Bin Türk Şirketimiz iflasını açıkladı,210 Bin küçük esnaf ve işletmemiz ise ticari faaliyetlerini durdurarak kepenklerini kapattı.15 yıl önce ülkemizdeki banka hacizinden kaynaklı dosya sayısı 6 Milyon iken bugün bu rakam 25 Milyonu aştı.Şimdi önümüzde bizi bu yıl sonuna kadar ödememiz gereken 210 Milyar dolarlık bir dış borç faizi bekliyor,henüz 5 ay geçmesine rağmen bütçe açığımız 50 Milyar dolar,ayrıca birde bu yıl sonuna kadar ödenmesi gereken memur,emekli ve sosyal yardımlar için yaklaşık 40 Milyar dolarlık bir bütçeye daha ihtiyacımız var.Kısacası acil 300 Milyar dolar bulmamız gerekiyor.Yalnız geçtiğimiz yıla kadar başta Karadeniz ormanlarını satın alarak ülkemize sıcak para sokan Katar artık ülkemizden toprak satın alımını durdurdu,çünkü burada inşaata uygun coğrafi özelliklere sahip denize yakın bir ormanlık alan kalmadı artık.Dolayısıyla ülkenin yüksek para değerine sahip herhangi bir milli varlığı da kalmadı,işte bu yüzden Başbakanlık Özelleştirme Dairesi de kapatıldı sevgili arkadaşlar.Hükümetin şu andaki tek geliri ise halkı borçlandırarak bankalardan kazandığı faizler ve gıda,yakıt gibi yüksek zamlı ürünlerden alınan vergilerdir arkadaşlar.Fakat gelen bu para sadece devlet kurumlarının masraflarını karşılayacak kadardır,borçları ödeyecek kadar değil !.. Nitekim Rus doğal gazını Karadeniz'den geçirerek Avrupa'ya taşımak amacıyla alınması gereken 400 Milyon dolarlık bir bütçeyi dahi ülke olarak kasamızdan çıkartamadık,Rusya Dünya Bankasına kefil oldu ancak o şekilde zar zor kredi alabildik,düşününki ülkemizde teminat gösterebileceğimiz 400 Milyon dolarlık bir milli varlığımız dahi kalmamış !... Velhasıl seçimlerin bir an önce yapılmasının asıl sebebi de bizleri bekleyen bu ekonomik krizden önce AKP'nin son çıkış yolu olmasıdır,çünkü son kalan şeker fabrikalarından gelecek olan para bu seçimlerde kullanılacaktır.Şimdi turizmden de herhangi bir gelir beklemeyin,malum yanıbaşımız Rusya'da tam turizm sezonu ortasında Dünya Kupası Şampiyonluğu yapılıyor ve bu büyük kitleleri çeken organizasyon yaklaşık iki ay sürecek !... İşte bu istikrarsızlıklardan dolayı kesinlikle borçlanmamanız gerekiyor,özellikle banka borçlarından uzak durmanız son derece önemlidir.Çünkü borçlarınıza enflasyona göre zam yapılır,şu an ülkemizdeki %19 seviyesinde olan kredi-borç faizleri bir anda %700 seviyelerine fırlayınca inanın nefes dahi alamazsınız !.. Bakın ülkemizin ticari başkenti İstanbul Şehiridir,fakat bu şehirin yollarında gezen araçların tam %70'i bankalar tarafından kredi hacizlidir,ödeyemediğiniz taktirde el konulur,ayrıca olmayan aracınızın borcu da yine size kalır.Aynı şekilde gayrimenkullerde böyledir !.. Ben Yunanistan ekonomik krizini yakından bilen birisi olarak size sadece iki kelime söylemek istiyorum ''SAKIN BORÇLANMAYIN !''... Yunanistan şanslıydı arkasında Avrupa Birliği vardı,limanlarından fabrikalarına kadar kendi milli varlıkları vardı,tarım ve hayvancılık ihracatıyla,yüksek turizm cirosuyla kendisini kurtardı üstelik nüfusu da azdı.Fakat Türkiye'nin malesef böyle artıları yok arkadaşlar,bu sebepten sizin,ailenizin ve iş yerinizin daha uzun ayakta kalabilmesi adına üstüne basa basa tekrar söylüyorum ''SAKIN BORÇLANMAYIN !'' ...

Yazan: Barış Balcı

6 Kasım 2023 Pazartesi

Geçmiş karşımıza insanların içinde "3 çocuk büyütmek çok zor" diyor bir de!

 Sanki 6 kere hamile kal, 3'ünü canlı doğur, bir de 3 erkek doğurdum diye sosyal çevrede zamanında topluma şov yap diyen oğlundu, öyle mi ! E peki şimdi niye geçip karşımıza "3 çocuk büyütmesi çok zor" diyorsun. Biz yaptık mı? Biz çocuktuk, sadece kendi yaşadıklarımızdan ve özellikle de senin "1 çocuk daha yapın" diye aptallığını bize de bulaştırma çabalarına rağmen bizzat hayattan aldığımız kişisel dersimiz ile 2-3-4-5 çocuk yapmanın bir başarı olmadığını, ne anne-baba ve ne de çocuklar için asla bir başarı olamayacağını öğrendik çünkü. Eee peki sen niye öğrenmedin bunu? Şimdi buna da bahaneler bulacaksın. Sanki ortaçağda yaşamış gibi "bizim zamanımızda böyle şeyleri bilmiyorduk" gibi laflar ediyor. 

 

Peki neden çocukların suçlular? Sizi birşeylere inandırıp kurban olarak vermeniz için kendinizden daha çok "köle" üretin diye beyninizi yıkayanlara inandığınız için suçlu her zaman sizsiniz! Bundan zamane ....'ları gibi kaçamazsınız. Ürediğin için gurur duyuyordun ama zamanında. Sadece köle olarak ürettiğin kölelerinin sana kölelik etmediklerini gördüğünde ve etmeyeceklerini anladığında böyle döneklik yapıyor ve çocuklarınızı suçluyorsunuz işte!

 

Ben niye aynı bakış açısı ile 1 tek gün çocuğuma sizin çocuklarınıza ettiklerinizi etmedim? Ben üstün bir yaratık mıyım? Üstelik sizi dinleyen birisine göre ben çok kötü bir evladım, çok kötü bir insanım falan yani çünkü elaleme de çocuklarını böyle anlatıyorsun. Kendini yetiştirmemiş, gelişmemiş yazamayacağım rezil sıfatların yüzlercesini yıllar boyu benim için defalarca zaman zaman bana ve çoğu zaman da başkalarına benim hakkımda konuşurken söylemişsin ! Anne imiş, baba imiş vah be ne kutsal yaratıklar imiş ! Sanki bizi döven bunlar değildi çocukken. Neyse ki 16 yaşından sonra hacim olarak büyüdük de ancak kurtulabildik fiziksel şiddetten o da sadece!

 

Kendisini geliştirememiş, ayrıca büyüme çağında ruhen de derin yaralar almış, evlilik sürecinde de koca şiddetine maruz kalmış bu kölelerin hiçbirisi sağlıklı bireyler yetiştiremezler! Sakat ruhlar ancak sakat doğurdukları çocukların ruhlarını daha da sakatlaştırarak sakat bir toplum yaratırlar!

 

Siz bu ülkede her gün kaç kadının koca dayağına maruz kaldığını biliyor musunuz? Peki her gün kaç kız çocuğu anne ve babası tarafından sizce türlü aşağılama, hakaret ve dayak ile hemen her gün yüzleşiyordur? Bunlar da ileride işte annelerimiz oluyorlar. O evde her gün dayak veya rezil aşağılanmalar ile büyüyen o kızın abisi-kardeşleri de büyüyünce BABA falan oluyorlar. Bunlar da geçip karşımıza sanki müthiş huzurlu, bilgili, pedagog anne-babalar tarafından büyütülmüş insanlarmış gibi bir genç yaşadığı hayatı ve aile içi şiddet, baskı, insanlık dışı muameleleri anlattığında "anne-baba olmayan anlayamaz" diyorlar. Höttt ! Anne-Baba olmak senin insanlıktan çıkmanı, bir insana ki O "evladın" O'na insanlık dışı muamele yapmanı haklı mı kılıyor. Ne oluyorsun sen sex yapıp üreyebildiğini ispat ettiğin o evladın var diye onun üzerinde insanlık dışı herşeyi yapabilme hakkın mı oluyor. Evet, bir de bu var. "Dayak cennetten çıkmadır" derler ve döverler haklı da olurlar, kendilerini gayet de haklı bulurlar bu anne-baba denen hastalıklı türün birçok örneği! Böyle diyorum diye bana kızmayın. Vallahi gidin bir psikoloğa falan apaçık anlatın bu yaptıklarınızı bakın size ne diyecek. Anlatın böyle, "Ben çocuklarımı bilmem kaç yaşından bilmem kaç yaşına kadar dövdüm çünkü dayak cennetten çıkmadır, gücüm yetmediğinde ise iğrenç ve rezil hakaretlerim ile onları aşağıladım." sonra da iddia edin ki siz ruhen sağlıklı, aklen mantıklı düşünen anne-babaydınız da çocuğunuzun içine şeytan girmişti ne ise ki yıllar süren dayak ve aşağılamalarınız ile şeytandan kurtardınız çocuğunuzu! BRAVO !!!


He ya, çocuklar çok kötü... Anne ve babalar harika insanlardırlar. Anne-baba olmayan anlayamaz!

Ben babayım. Çocuk büyütmek kolay değil. Fakat zor diye de çocuğunuzu hayatınızı mahveden bir sorunmuş gibi bunu ona göstererek, bunun hıncını ondan çıkartarak yaptığın şey senin ne kadar kötü bir insan olduğunun kanıtıdır. Ben burada "Bakııın ben harika bir babayım" demiyorum. Bu lafları oradan algılamayın. Ben burada "Arkadaş anne-baba olmak sizi kutsal-ulvi bir insan üstü seviyeye falan çıkartmıyor. Sex yapıp ürüyorsunuz, olay bu kadar basit. Bunun yeryüzünde en ŞEN-Panze'den tut da kedi, köpek, koala, kanguru vs. her bir memeli bizim gibi yapıyor fakat hiçbirtanesinin evladına bizim gibi kötü davrandığını hiçbir belgeselde görmedim ben! Azıcık belgesel izleyin de hayvan olun hayvan, evlatlar ana-babalarından insan olmalarını istemiyor azıcık hayvan olun, yeter!

 

Yeri geldiğinde de O çocukları sosyal çevrende ve hatta Allah katında bile kendini yüceltmek ve övünmek için de kullanan sensin. Yahu ne kadar kötüsünüz var ya. "Çocuk yap Allah rızkını verir" dersiniz ondan sonra da yalanınız tutmadığı için gerçek hayatta çocuğunuzu normal şartlar altında yediremez, giydiremez, yaşatamazsınız! Bunun da suçunu çocuklara yüklersiniz. Hayatı sizin ile birlikte kayarken çocuğun siz kendinize göre hayatınızı planlarken "çocuk lan bu bunda beyin mi var ki" gibi yaşayarak çocuğa çocukluğunu da yaşatmazsınız. Üstelik de bunu en çok yapanlar da kendileri de çok zor koşullarda çocukluk yaşamış olanlardır!? 

 

Haa bu kadar mı? Değil !.. Sonra bir de üstün zekanız ile, üstün ruh halleriniz ile hepiniz bulunduğunuz insan çiftliklerinizde iyi/kötü sizi yönetenleri seçersiniz. Kendinizin ve evlatlarınızın geleceğini düşünerek. Sonra bir bakarsınız ki evladınız okurken, seyahat ederken vs. saçma sapan bir sebeple ölmüş. Aslında seçtiklerinizin yönetememe beceriksizlikleri yüzünden evladınız öldürülmüş. Farkına varabilen anne-babalardansanız eh biraz iyi. Kimisi var hala bunun farkında bile değil. Hadi yine burada size uyalım şimdilik ve diyelim ki "Eee kimin ne kadar yaşayacağını Allah bilir", yani mesela okulun asansörüne bakım yapılmamış, evladın da binmiş ve asansör köpmuş-düşmüş içinde evladın pelte olmuş ezilerek ölmüş, hiçkimsenin kusuru yok, Allah evladınıza bu kadar ömür biçmiş deyip geçeceksiniz değil mi? Bravo !.. Trene binmiş makinist işinin ehli değil yada tren raylarının bakımı yapılmamış, kaza oluyor evlatlarınız ölüyor hiçkimse kusurlu değil mesela! Hakikaten ya, kusurlu biri var ise O da senin o asansöre binen, o trene binen evladındır tabi , doğru YAA ! Peki, madem 20-22'sinde ölümüne sebep olacaksınız e bari bırakın da çocukluğunu yaşasın, olmaz mı? Yahu siz nasıl anne-babasınız? Anne-Baba olmayan anlamaz diyorsunuz. Siz nasıl unuttunuz çocukluğunuzu, size neler oldu böyle, işte söylüyorum olanı da bakma sen soruyormuşum gibi yazdığıma. Bütüüün suçu çocuğa at, zerre hayatından ders alma. Bu mu senin üstün zekan, işte dini inançlarının da sana öğrettiği yüce anne ve baba olma seviyen? Evlat olmak çoook ama çok zor. Ne dini inanç, ne sosyal çevre, ne de hiçbir yerde evladın kendisine kendisini "iyi" hissettirecek hiçbir cümle, söz, açıklama vs. ben görmedim. Vallahi garip ama bize bir tek bayram hediye eden bir adam var O da hiç gerçekten baba olmamış bir insan olan Mustafa Kemal Atatürk ! Bu da kendisini anne-baba diye öve öve göklere çıkartanlara, "anne-baba olmayan anlayamaz" diyenlere ibretlik bir ders olsun ! Beni organik annemden ve babamdan çok daha fazla sevdiğini gösteren ve bana en çok değer veren Mustafa Kemal Atatürk'e çok teşekkür ederim.

 

Geberesiye kadar dayaklar yediğini yıllarca bana anlatan bir anne... (Arkadaş manyak değil de nesiniz siz?) sıra kendisine geldiğinde (Üreme ve bu yol ile anne-baba olma sırası-fırsatı) çocukluğunda yaşadıkları sanki onu çok mutlu etmişcesine, Onun anne babasına öğrettikleri dini inanca göre "Dayak cennetten çıkmadır" ı aynen sıra kendisinde şimdi diye alıp benim üzerimde uyguluyor! ve bu çocuklara da buna rağmen bu insanlık dışı muameleyi yapan anne-baba'ya ölene dek borçlu olacaklarını anlata anlata bitiremiyorlar. Hadi yine biz şanssızlar içinde şanslıyız. Millet kızını zor ile istemediği adam ile evlendiriyor bir de. Bu toplum bunları yaşaya yaşaya kaç nesildir gidiyor da hala bu sapıtmış şeylerin peşine daha da manyakça takılıyor son yıllarda! 


 


. . .

 

 

 

 

3 Ekim 2019 Perşembe

Hiç Çocuk Sahibi Olmayan İnsanlar, Çocuklulara Göre Daha mı Mutsuz Oluyor ?

Eeeey gidi ey, sen şimdi bunu 3-5 çocuk sahibi olan 50-60-70'lerindekilere okut İntihar ettirir valla !..
. . .
Paralı , zengin işi çocuk. Kocaman evlerde, 1 yardımcı bir çocuk bakıcısı olunca tabi sen hayatını yaşarsın, çocuklu olmaktan da mutluluk duyabilirsin. Yoksa hayatın çocuk olduğu an buzluğa konmuş gibi. Hatta bitkisel bir yaşam bile 4 mevsimi senden aktif yaşıyor !..
Üremek yakında insanların terk edeceği bir olay olur bence. Yakın dediğim işte 2 nesil sonra. Üreyen çoğunluğun da zaten üreme sebebinin birbirini katletmek olduğu apaçık ortada günümüzde. Bugün dahi insanın üreme derdi aslında bizzat "Yaşlılığımda çocuklarım bana bakar" gibi olmasa da resmen devletler der ki 3-4 çalışan 1 emeklinin emeklilik masraflarını karşılamaktadır ! Yani insan türü bugün resmen kendini üretip evlatlarını sisteme köle-kurban edip dolaylı yoldan onların canıyla-kanıyla beslenme şeklinde yaşamaktadır !!! Hiç bir ebeveyn asla çocukları için öyle saçını-başını süpürge falan etmemiştir ! Yalanın en alasıdır ! Aksine her ebeveyn bizzat öz evlatlarını sisteme kurban etmiştir, zaten kurban etmek için üremiştir !!!

KAYNAK : 
https://seyler.eksisozluk.com/hic-cocuk-sahibi-olmayan-insanlar-cocuklulara-gore-daha-mi-mutsuz-oluyor 

Tabi şimdi yetişme tarzınız, inancınız, kültür dediğiniz bir sürü saçma ataerkil sosyal baskılar nedeni ile bu dediklerimi ve kaynaktaki verileri kabul etmeyeceksiniz, inkar edeceksiniz. Bu da normal. Çünki sizler bu toplumsal ve dini baskılarla formatlanmış, zihinleriniz buna göre şekillendirilmiş. Dolayısı ile de mesela çocuğun sünnet ediliyor, hiç gereksiz yere minicik bebeğin cerrahi operasyon geçiriyor ama sen bununla gurur falan duyabiliyorsun ?! Hal bu ki dininde böyle bir emir, zorlama yok ama işte toplumsal bir baskı sebebi ile aslında sen evladın için canını falan feda meda etmekten çok uzaksın. Hatta Mısır ve bazı Afrika ülkelerinde, Malezya'da mesela kadın sünneti de var !!! Orada kız çocuğu olan bir anne de mesela o çevrenin baskılarına ve inandığı müslümanlığa göre kız evladını sünnet ettiriyor !? Hani neden neyi nasıl yaptığını anlayabil diye bu örnekleri verdim. Dinin emretmiyor ama sen sosyal çevrede çoğunluğa uyup evlatlarını işte böyle feda ediyorsun. Hatta o toplum ve inancı evladını öldür dese öldürebilirsin ki zaten işte o toplumlardır bugün IRAK, SURiYE, LiBYA vb. gibi ülkelere teee kıtalar ötesinden askerlerini yollayıp insanları öldürtmek için o yöneten Trumph gibileri seçip bir de oralara yolladıkları evlatlarını işte sisteme kurban eden, sistem için evlatlarının binlerce kilometre uzakta belki de ömürlerince asla bilip tanıyamadan huzur içinde yaşayıp gidebilecekleri o insanları öldürten !? E hep de öldürmüyorlar tabi kendileri de ölüyorlar ?!

5 Ağustos 2019 Pazartesi

100 maymun etkisi vakası ve bilimsel tespitler...

100. Maymun Hikayesi.
Pasifik Okyanusu'nda irili ufaklı birçok ada. Bu adalarda Macaca Fuscata türü Japon maymunları yaşıyor. Bu adalardaki maymunların doğal ortamları içindeki davranışları otuz yılı aşkın bir süre bilim insanları tarafından gözleniyor. 

1952'de Koshima Adası'nda bilim insanları maymunların beslenmesi için kumların içine tatlı patates bırakıyorlar. Bu adanın maymunları da tatlı patatesin tadından hoşlanıyor ama yiyeceklerinin kumlu olması hiç de hoşlarına gitmiyor.

Ama can boğazdan gelir diyerek kumlu da olsa tatlı patatesleri yemeye devam ediyorlar. Bir gün, on sekiz aylık İmo isimli dişi maymun bu soruna bir çözüm buluyor, İmo, tatlı patatesleri en yakın su birikintisinde yıkayarak yemeyi akıl ediyor.

Bu buluşunu annesine de öğretiyor, İmo'nun arkadaşları da patateslerini yıkayarak yemeyi öğreniyor ve kendi annelerine de öğretiyor. Bu yeni davranış biçimi bilim insanlarının gözleri önünde, yavaş yavaş maymunlar arasinda yayılıyor.

1952 ve 1958 yılları arasinda genç maymunlar, beslenmelerini daha zevkli hale getirmek için, kumlu tatlı patateslerini yıkamayı öğreniyorlar.
Bu daha sağlıklı ve zevkli yeni davranış biçimini çocuklarını taklit ederek onlardan yeni bir şey öğrenen yetişkin maymunlar da kazanıyor. Yeniliklere açık olmayan, çocuklar ve gençlerden de öğrenilebileceğini düşünmeyen, kendi bildiklerini tekrar eden yetişkin maymunlar ise kumlu patates yemeye devam ediyor.

1958'in sonbaharında çok şaşırtıcı bir şey oluyor. Koshima maymunlarının bir kısmı (diyelim ki 99 maymun) artık patateslerini suda yıkayarak yemeyi öğrenmiş oluyor. Bir sabah, gün doğarken yüzüncü maymun da patateslerini yıkayanlar arasına katılıyor.

İşte o an her şey değişiyor. Aynı günün akşamı, adadaki hemen hemen tüm maymunlar, patateslerini yemeden önce yıkamaya başlıyor. Yüzüncü maymunun ilave enerjisi her nedense devrim yaratıyor! Ama hikâye bitmedi. Bilim insanlarını şaşırtan asıl sürpriz, bu adayla doğrudan bir ilişkileri olmadığı halde, diğer adalardaki maymun kolonilerinin de aynı anda patateslerini yıkamaya başlamaları...
Yeni bir düşünce ve davranış tarzı, toplumları oluşturan fertlerin belirli bir oranı tarafından benimsendiği an, bu yenilik, mesafenin önemi olmaksızın zihinden zihine aktarılabiliyor. Yani, "Yüzüncü Maymun Fenomeni" denilen bu fenomen şunu gösteriyor:
Yeni bir düşünce, yeni bir yol, toplumda sadece belirli sayıda insanlar tarafından biliniyorsa, bu yenilik sadece o kişilere ait bir şey oluyor. Ama "bilenlerin" sayısı belli bir kritik noktaya ulaştığı an, sadece bir kişinin daha "yeni yol"a katılması, toplum bilincinin aşama geçirmesine yol açıyor. Yeni düşünce, birdenbire herkes tarafından düşünülmeye başlanıyor. Niceliğin niteliğe dönüşme noktası..
. "Yüzüncü Maymun Fenomeni", Duke Üniversitesi'nden Doktor J.B. Rhine tarafından değişik deneylerde tekrarlanıyor. Sonuç her seferinde aynı. Bugüne dek mutsuz, huzursuz, bencil, korku dolu, karamsar bir dünya süre geldi. Zihinlerde hala taş devri korkularmı taşıyoruz.
Yeniiklere açık, farklı düşünenler ise aşağılanıyorlar, alay ediliyorlar, toplum dışına itiliyorlar. Cesaretleri takdir edilmek bir yana söndürülmeye çalışılıyor bu insanların...
Einstein bile teorisini ilk ortaya attığında meslektaşları tarafından kınanmış. Sıradan insan asla büyük insan olamaz. Doğar, yaşar ve ölür. Buna yaşamak denirse! Dünyada mutlu, huzurlu, sevecen, aydınlık dolu insanlar yok mu?

Cesur bir dünya isteyen ve bu uğurda çaba göstermekten çekinmeyen, her şeyi göze alan insanlar yok mu? Elbette var. Sayıları gittikçe de çoğalıyor. İnsanın, insanlık boyutunda devrim yapabilmesi için yüzüncü maymunun aralarına katılmasını bekliyorlar. "Yüzüncü Maymun" belki de sizsiniz.

Ken Keyes Jr.
Çeviri: Nil Gün

Kaynak : https://medium.com/@Em…/the-100th-monkey-effect-b669d504e347
.
Kaynak 2 : http://www.wowzone.com/monkey.htm

15 Ocak 2019 Salı

Tuşlu telefon Akıllı Telefon yaş ve teknoloji ile karakter analizi

Eskiler tuşlu telefonları kullanır halen, kullanmayı bilirler çünki... SMS yollayıp okumayı bile bilmeyen bir sürü yaşlı var. Onlar bu akıllı telden korkuyorlar, bir kere gsm mağazasında şahit oldum. Çalışan bir müşterisine "Şöyle bir akıll telefon modelimiz var efendim" dediği gibi kadın müşteri çocuğa sanki kendisine küfür edilmişcesine terz bir tavır ile "Akıllı telefon falan istemem ben !" demişti 😃 Zor tuttum kendimi kahkahayı patlatmamak için. Çünki çevremde böyle birkaç yaşlıya bu dokunmatik ekranlı akıllı tellerden kullandırma veya alma sürecinde eşlik etmiştim Kendilerinden daha akıllı ve avuç kadar bir şeyi görünce resmen ürküyorlar Öyle yaşlılar var ki zihinleri sırf kalıplar ve ezberlerle doldurularak beyinlerini kullanabilecekleri bir organ oldukları yıllar önce unutturulmuş ! ! ! Onlar için beyinleri bir teyip bandı gibi manyetik kayıt ortamı imiş. Birşeyleri ne kadar iyi hatırlayabildikleri ile övünürler mesela !.. Hiç düşünme, hayal etme, felsefe, sorgulama vb. gibi faaliyetler yapmamışlar, Sadece ezber etmişler kendilerine söylenenleri. Bu nedenle yeni her şeye aşırı tepki ile itiraz ederler.
Bu insanlara işte birileri zamanında demişler ki farz edelim anne-babaları bunlara yalan söylemezler, hep doğru konuşurlar. Bu vesile ile çocukluk sürecinde anne-babalarının her dediğini doğru kabul edip kayıt etmişlerdir. Düşünme, sorgulama, kıyaslama, okuma-öğrenme gibi etkinliklerden de uzak olduklarından beyinleri bildiğiniz bir kayıt kütüğü haline gelmiş. Bu insanlar aslında korkunçlardır da !.. Çünki karşımızda 70-80 yıllık bir zaman kaybının canlı abidesini görmekteyizdir ! Buna karşın da toplumsal baskı bize vicdan azapllı duygu sömürüsü ile "Bu 70 (80,90) yıllık zaman kaybına saygı duy" diye baskı yapmaktadır !.. Mesela ben bizzati böyle 2 tam zıt yaşlı insanı çok iyi tanıyorum. Birisine bugünün en akıllı telini ver yada oturt PC veya tablet başına kullanmayı öğrenmek için kurcalamaya bayılır. Bir diğeri ise uzaktan kumanda ile gördüğü rakamlardaki kanallardan ötesini kurcalamaya bile çekinen 2 yaşlı, ikisi de birbirinden ışık yılı mesafe ile uzaklar işte böyle. Peki kişiler neden önce en yakın ve sonra genişleyen "güven" çevrelerindeki insanların, kurumların vs. yalanlarını görmek istemezler ?! "Güven" temelinde aslında bir tembellik, boşvermişlik, uyşukluk hissinin dışavurumu mudur ?

-
Çünki,
Güvenmezsen ancak sorgularsın, tetikte olursun, araştırırsın, öğrenmek istersin...

-
Akıllı Telefon ürkünç bir cihaz olabilir kimileri için 😲
 
Tuşlu telefonu candır !..
13-15 yıldır aynı tuşlu telefonu kullanan tanıdıklarınız var mı ?

Bir teknolojik aletin aslında bir kişi hakkında neler söyleyebileceğini hiç düşündünüz mü ?

"Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim" misali 😏

Peki sizin ne gibi alışkanlıklarınız var ? Alışkanlıklar aslında beynin tembellikleri olabilirler mi !!!
Bir coğrafyaya bağlılık hissi bile bana ağaç mıyız, kütük müsün de böyle hissediyorsun dedirtiyor !
 

10 Eylül 2018 Pazartesi

Hayatı anlamak 2 nesil arasındaki bir sohbet...

Hayatı anlamak 2 nesil arasındaki bir sohbet...
.
Hasan -Ben bunca ömrümde zaten görmedim. 2-3 insan falan birlikte yaşasın mutlu-mesut ben hiç rastlamadım
Mualla hanım - Yok tabiki... saygı, saygı, saygı.
Hasan - Olamaz bence, ya çok iyi saklıyorlardır yada zeka olarak geri olması gerek 2 insanın uzun süre birlikte olup mutlu olabilmesi için !..
Hasan - Saygı da zor hanımefendi... çünki işin bitiyor bi süre sonra karşındaki O kişi ile birçok anlamda.
Mualla hanım - Bir seneymiş zaten.
Hasan - Kadın için de erkek için de o  birlikte olmanın gereği ilk önce cinsel dürtüler, hormonlar. Tabi bunu insanlar kendilerine bile yalın hali ile itiraf edemezler ya bilemediklerinden yada bilip de açığa vurmak istemediklerinden.
Hasan - Haliyle bunu da toplum baskısı ve yazılı olmayan ahlak kuralları zorunluluğu ile hani namussuz yapmamak için evleniyolar işte.
Mualla hanım - 55 60 ta biter o da !..
Hasan - Bunlar birer "zor", "zorlama", "baskı"... Bunlar olmasa evlenmeseler aslında işte ?!
Hasan - Amma insanlar böyle dinle falan birbirlerine her alanda baskı kurmuşlar. Birçok yaşanan şey hep zor ile yaşanıyor şu hayatta
Mualla hanım - Zaten herkes çocuk için evnleniyo bence.
Hasan - Yooo, bence çok az bahanesidir insanların çocuk için evleniyor olması. Açıklayayım efendim izninizle,
Hasan - Evlendik, şu kadar da zaman geçti kısır mı bunlar demesinler falan diye ürüyolar. Yani bu da bir gösteriş. Bilirsiniz ki toplumumuzda kadınlara ait özel bir durum vardır. O da şöyle, kısır kadın hor görülür, çok üreyen ve hele hele de erkek evlat veren kadın ise çok övünür, kendini müthiş üstün bir canlı zanneder kadınlar topluğununda ve arasında !..
Hasan - İşte asıl amaç hormonların itelemesi, cinsel dürtüler falan ama tabi kimileri için farklı ana gerekçeleri olabiliyor evliliğin.
Hasan - Kimisi için kurtulmak-kaçmak, kimisi için yaşlanınca bana kim bakacak, kimisi için uyanık ise "Zengin koca bulayım güzel hayat yaşayayım para sıkıntısı olmadan"
Hasan - Dolayısı ile bence zor ile yapman gereken bir şey için güzel hisler besleyemezsin !.. Zor ile güzellik olur mu ? Toplumsal baskı altında, ailenin baskısı altında ?
Hasan - Evlilik toplumun insanlara zor ile yapmasını istediği bir şey. Evvelkiler(ana-babalar) baskı yapıyor işte öz evlatlarına.
Hasan - E tabi bazende aşık oluyorsun kavuşayım diyosun görüyosun tabi.
Hasan - Yeni nesile evlensin diye baskı yapan anne-babaların hayatlarında aslında gördüğümüz gerçek şu,
Hasan - "Biz evlendik bak, biz aptal mıyız  da evlendik bak, ağzımıza sıçıldı, sen de evleneceksin !" söz ile ifadeniz bu değil ama yaşamınızdan izlenen filmin ana fikri bu !..
Hasan - Ne güzel örnek ve ders, öğüt veriyorsun 🙂 canından çok sevdiğin evladına 🙂 mesela
Mualla hanım - Valla aşk dediğin de işte bir süre iyi anaştığın için onla daha çok konuşayım olayı.
Hasan - Elbette o da bir açıklaması olabilir. Konuş konuş e o da bitiyor. hatta hiç düşündünüz mü siz bilmem...
Hasan - Örneğin neden anne-babalar evlatlarını hep bir böyle küçümserler, bi bildiğini sandıkları şeyleri hep aman sen de diye bakar ve dinlerler ya ?
Hasan - Bunu şöyle açıklıyim size hanımefendi izninizle...
Hasan - Çünki sen evladının yeni keşfettiği şeyleri ondan 20-30-40-50 sene evvel keşfetmişsin-yaşamışsındır. Çünki hanyayı-konyayı çoktaaan görmüşsündür !
Hasan - Evladın seninle sanki ilk kez bir icat bulmuş gibi heyecan ile bir şeyi anlatırken sen ise onu belki defalarca veya yıllar önce yaşamış, ne olduğunu çok iyi öğrenmişsindir.
Haliyle onun seninle büyük bir heyecan ile paylaştığı şey senin için çok boktan, bomboş ve harcanıp gitmiş kayıp bir zaman olarak anılarında yer etmiştir 🙂
Hasan - Dolayısı ile bu keşfini anne-babası ile paylaşıp da aynı heyecanı ve tepkini onlardan göremeyen evlat kendi gibi yeni yetme bir arkadaşı, bir kız vs. ile paylaşınca da
aynı kendisi gibi tepki görünce "Ahan da işte istediğim gibi, beni anlayan birisi" buldum sanıp aşık falan olduğunu zanneder !..

22 Nisan 2018 Pazar

IKINTILI dönemlerde nefes almak ıkınma gücünüzü yükseltecektir !.. IK'ın , IK'a bildiğiniz kadar IK'ın !..

Susmak büyüklükmüş diye paylaşırlar falan amma gerçek hayatta ise susanı sevmeyiz biz. 

Örneği sanalda paylaşımdan verdim. Artık hayatlarımız orada olduğundan... 😉

Susuyor ise iyi bir halt etmiyordur çünki 😃 Ya bir sır saklıyordur yada kendini yükseklerde görüyordur da susuyordur orada 😜 Bizim vatandaşa ağzı ayarsız, her şey çıkan oldun mu "...ama çok samimi canım yaa" der. Susana ? "Aman ne ketuuum, vahşi kalmış canım vahşi, bildiğin yabani." 💨

Bunların yanında da ayrıca öyle hissettiriyor ki herşey özellikle son yıllarda sanki bu "gerçek" diye yaşadığımız yaşam aslında "sanal" diye hor gördüğümüz yaşamdan daha sahte, yalan-dolan imiş !.. 


İnandığı herşeyin bir yetkilisi bulunup çıkıp da aslında inandığın gibi olmadığını öğrenebildiğin bir bilgi kirliliği (belki de durusudur) zamanındayız. Birisi "Nükleer şart" öteki "Nükleer eder bizi haşat" dinliyorsun ikisi de bana uyar diyebiliyorsun. Sonra "Lan bana n'aptınız kendi içimde bile 2-3-5'e bölündüm !.. ...kmden aşağısı Kasımpatı olmuş kafasına göre, yukarısı desen susmak bilmiyor, düşünce tasım kenefe dönmüş bu bilgilerle" 💥 falan... 

ıkıntılı bir dönemden geçiyoruz bence, herkez "IKINIYOR" ve ıkındıkça çıkan şeyler 💩💩💩 hayatımızı bu şekilde yejilimtraktan kahvemsi pastel tonlara çeviriyor. Hela gözlü dilber isimli TSM bestesini bulup dinleyin bunun üstüne bence 😲

Ne o ? Yok mu ki öyle bir TSM(Türk Sanat Musikisi) güftesi-bestesi. Vardır, ıkının bulursunuz. Ikınmış bulmuş bulan mesela ne demiş "Bir ilkbahar sabahı Güneş'le uyandın mı hiç ? Çılgın gibi koşarak kırlara uzandın mı hiç ? Bir his dolup içine uçuyorum sandın mı hiç ? Geçen günlere yazık yazık etmişsin gönül sen
Öyle ise hiç sevmemiş sevilmemişsin gönül sen !.. 


Ouuuğğğ ama ne kadar umuşak ve duygusel dii miii ? Ühü ühü ehi ‌👫💑 

Ikına Kurusowan'ı kesince gözlerim yaşarıyor !.. 👀 Ünlü Japon "KIL" - "IÇUSTASI" , kıl dönmesine kesin çaredir kendileri. 

"Sewww make and lash make değildir ne than size the sewiliar. Bağzen sew make için ömür bile veryliar !..  " Pop(o) müzik isterseniz o seçenek de var yani.

21 Nisan 2018 Cumartesi

Duyugsel sömürgenin dik alası en çekirdekte ailede başlar...

Kadınların... diyerek insanı sınıflandırmayı, ayırmayı, cinsiyet ayrımı yapmayı, cinsiyete göre akıl, duygu, zeka seviyelendirmeyi esefle kınıyorum !..

Fakaaaat... Asırlardan beri çocuk doğurma yarışında olmayı ! Kendi kendilerini kuluçka makinası haline getirmeyi !.. Dolayısı ile haşat olan vücutları, 3-5 çocuğa bakarken kendilerine bakamayıp kaybettikleri kişisel yaşam+gelişim eksikleri sonrasında erkekleri (kocalarını) işleri bitmiş gibi, kalan yaşamını çocukları ile geçirmesi, o süreçte de doğal olarak dengi ve eşi ile sosyal olmadığından ...ötü-göbeği salması :p Sanki artık bir yemek fabrikasıymışcasına yaşaması ve hatta sex'in ne büyük bir günah olduğunu varlığı ile kanıtlayan olması bence kimsenin kadından istediği bir şey olmamıştır. Bunu kadınlar kendi kendilerine bu yarış içinde abartmış, aşırılaştırmış ve sapmışlardır. insanların yaptığı birçok sapkınlığın doğada hiçbir canlıda benzeri yoktur. Ancak insan etki ettiğinde tabi doğa da bozulmalar gözlemlenebilir.
 
Hal böyle olunca da varlığının yegane amacının çocuk(ları) büyütmek olduğu iddiasındaymış gibi kendilerini gösteren kadınlara ayak altı "cennet" çıkartmaları verilmiş ve evlatlar ebedi ve ezeli asla ödeyemeyecekleri şekilde analara borçlandırılmıştır. Hani derler ya kimi ekonomi konularında "Her Türk doğduğu an şu kadar dolar borçla doğuyormuş" diye. O ne ki ?! Her Türk çocuğu doğduğu an itibarı ile ebediyen ödeyemeyeceği duygusal bir sömürgede asla ödeyemeyeceği bir borçla doğar !.. Ömür boyu bununla duyguları sömürülür, vicdanı sızlatılarak olmadık ve istemediği şeyleri yapması sağlanabilir !.

25 Mart 2018 Pazar

Küçük Hitler ! Gel-gitler !.. Beyin bıngıldağından gelen çıngıraklı sesler !..

Cart diye ! Ansızın ve 1’den 1’e ;) Yani hiç 1 yere !..
Çocuk yapma görevi öyle herkesin keyfinde olmamalı. Sonra bu iş de öyle "Ben şunu sevdim tamam o zaman üreyelim" diye de olmamalı. Biz çok saçma sapan kendimizi kurban ederek sistemin sömürücülerine hayatlarımızı feda ederek yapıyoruz bu işi çünki. 
Aslında bu sömürücüler bize "üreyin yalvarıyorum size üreyin" diyorlar amma halk mal. Nesiyle övüneceksin abi bu milletin ? Diyor ki "Ya sen yap çocuk Allah rızkını verir" Verdi mi rızkını Allah ? Seninki 1 maaşın 3'e bölümünden kalanı alırken birisi sadece bilmem ne danışmanı diye tek başına aylık maaşı 52 milyar lira mı ne !.. İşte sen-ben-eşin vs. ona köleyiz yetmedi köleliğimiz dedik ki biz bir de çok zekayız ya !.. Hadi 1-2 de (yetmez 3 isteniyor) çocuk yapalım çocuklarımız da bu tanrıların kölesi-kulu olsunlar !.. 
Yaptık mı ? Ooo !!! Bizim gibi milyonlarca salak köle bizi övdüler, memnun oldular falan anne-babalarımız falan da. Demiyor ki harbiden 1 tek evladını seven ana-baba çıkıp da "Oğlum-gelinim, Kızım-damadım sakın ola ki üremeyin, biz geldik 50'mize ebedi bunlara kölelik ettik, e aptallık ettik sizi+kardeşlerinizi de bunlara kurban verdik !.. Diyen var mı ?! Yok, akla bak yani. Bir ömür yaşamışlar koyun gibi, tamamen heba. Etim, sütüm, yünüm, postum feda olsun tanrılarıma diyen anne-babaların oluşturduğu toplumun kurallarına uyan “iyi evlatlar” !.. 
Üremek istiyorsak üreyebileceğimiz ortamı yaratmak zorundayız. Yoska şu dünyada hiçbir insanın üremeyi hak ettiğini zannetmiyorum ben. Haa sömürenler, bu besin zincirinin tepesindekiler, işte bizim küçük küçük tanrıcıklarımız var ya onlar üreyebilirler sadece, onlara tamam. 
 “İnsan sosyal bir canlı değildir” ! Değildir arkadaş, sosyallik hastalık bulaştırılması ve bunun büyük kitlelerce kabulünü sağlayan bir halkadır. Bu halka da toplumları önce birbirine sonra da bir kazığa bağlayıp kölelik etmesini sağlayan zincirin halkasıdır. “Halk”, “halka”, “zincir”, ”köle” !.. 
 
 _________ Ünsüz düşünür - Cengizli Kaan Otmar by 25 Mart 2018 - Kaptanın seyir defterine !.. Kayıt et oğlum “FaceBook” ve ver heryere, yay heryere bunu her türlü verimizi sattığın gibi şimdi, hade !.. __________

2 Ocak 2018 Salı

Her insanın, her fotoğrafçının izlemesi gereken bir belgesel "İNSAN" - Türkçe Dublaj



Her insanın, her fotoğrafçının izlemesi gereken bir belgesel "İNSAN" - Türkçe Dublaj
veya buradan
https://www.youtube.com/watch?v=C4y4KsBt3is
İnsan olamayanların insanlara çocuk yaşlarından beri yaptıkları sapkın davranışlar nedeni ile insanlığımızı elimizden alışının, mutluluğu, huzur içinde birlikte yaşamamızı bizden çalanların belgeseli !.. Bunun için kullandıkları argümanlara dikkat edin, din, dil, ırk, para, politika, silah, savaş !..