7 Kasım 2009 Cumartesi

Dun evlat olan, es olan bugun o gunleri unutursa !..

Ana : Kuyumcudaki kizin... muhendis ile evlenecek ya O muhendisin annesi gelmis. Kadinin 4 çocugu varmis senede her çocugunda 3 er ay kaliyomus.
Bu kiz söyleniyodu neden evinde oturmuyo ne var çocuklarinin yaninda ayy baktimda istemiyo kimse yami millet tastan çikmis demekki ama kendi anasi kaliyor.
Cevdet'e demistimki gelicem sizde kalicam bi kaç gün "Yaaa hadiya isinmi yok senin nereye geliyosun sen yaa Cemile istemez ki" demisti. Hayyy anasini aci be hayat

Evlat : Hayat aci degil zor! Bunlar aci seyler gibi gelebilir sana ama senin kaynanan geldi zamaninda anne, iste yasadin
kalmis seninle, ne kadar kaldi ise yasamis gormussun... Senin aslinda yasamadigin sey kalmamis , ermis olman lazim ama nedense
hala oyle sey yapiyorsun hani bakim ne diyecekler gibisinden kontrol ediyon cocuklarini. Gecti o devirler
Artik kimse senin zamanindaki gibi kocasinin anasini, babasini, kardeslerini cekmek, onlara hizmet etmek zorunda degil ki.
Bunun icin evlenilmiyor ki hem ? Ne yani elin kizi oglunu sevdi diye adamin tum ailesine de hizmet mi etsin ?
Sana ettirmisler, bu adi toplum gelenekleri, kurallari, baskisi yaptirmis sana...
Ama sen o yaptiklarini bugun "iyi ki de yaptim, yaparken cok mutluydum, en guzel gunlerimdi kaynanamla, Mehmet ile gecirdigimiz gunler" diye animsiyorsan bilemem tabi !
Bu durumda sana hos gelmeyen sey baskasina neden hos gelsin ki ? Niye oyle dusunuyorsun ?
Haa! dersin ki ben o senin deli babaannen gibi miyim ? Elbet degilsin ama biliyorsun bir soz var da aklima gelmedi tam  "insan yerinde agirdir" mi ne gibi iste.
Al sana misal... Babami millete sorsan melek , iyi bari alayim da melekle 1 gun oturayim desen dayanilir mi ? Babami kendine sorsan ermis , kanatlanip ucacak :)
E babamla 1 gun yasanilir mi ? Yani herkes kendini cok iyi, melek, super uyumlu, ilimli zannedebilir amma karsindaki icin oyle olmayabilirsin.
Hele ki bu surec gunde 24 saat, bir kac gun, birkac hafta falan oldu mu ? O hoo !!!
Yasadin iste donup donup sen bak gecmisine bizzat anilarinda gerceklerle dolusun sen

Ana : Vayyyy deniyorum haaa tüh banaaaa ben çok kötü biriymisim meger anladim ne oldugunuda söyledim yanilmamisim  cevabimi aldim neyse.
Kariyi bulan anam da varmiydi demiyo iste al sana bekliyodum. Sadece Halit degil yanii herkes öyle meger. Hahh ben ölücegimide bilicem !
 
Evlat : Haha sen uzerine oyle aliniyorsan alinirsin anacim. Herkesin oyle olup olmadigi yok.
Olaya sira bande ben anayim tarafindan bakarsan oyle olur... Ama sira birinin kayinanasinda iken neler yasadigini hic dikkate almiosun yani.
Hmm ilginc, yani sana gore millet kari diye aldigi insan bir nevi hizmetcisi o zaman. Kocasinin anasi,babasi, kardesi gelse hizmette kusur etmeyecek.
Senin bir zamanlat ettigin gibi ? Zorla, istemeyerek biseyler yapiliyor ise ne anladin ondan sen o zaman ? Oyle mi olsun istiyorsun :)
Yani ben gidem de zorla da olsa kabul etsinler gibi diyon bi anlamda iste... Sadece Halit'in olup olmamasi olayi degil hem olay.
Senin sevgili oglusun orada anacim. Al da bak, kim geliyor, kim ariyor, kim ulasiyor, kiminle konusuyorsun, kim engelliyor, hic haber vermiyor sana ?
internette bile esamesini gostermiyor sana ! Ancak isi dusunce mantar gibi beliriyor ummadik anda ve yerde gozunun onunde !..
Sen sorulari sor kendine de oturup bir cevaplarini ver kimin ne oldugunu bulursun. Ben sana diyorum ki gunumuzde toplum ve aile yapilari degisti.
Kadin artik esir gibi kari olmuyor kocaya diyorum sen lafi aaa sen de mi burutus diye ceviriyorsun ! Ben degil anam dunya degisti.
Bak ben demiyorum , kendin dedin asagidaki kiz istemiyor diye. Sen neden bir yerlerden bir seyler bulup onu kendi ailendekilere sokmak icin konu yapiyorsun ki?
Gereksiz bir sey bu... Olaya baktigin acidan bakarsan tabi oyle gorunur ama bak...
Bu dedigin konu evlatlarina ozel has bir durum degil ki ? Elalemin evladi da istemiyormus. Kendin gordun, diyorsun iste.

19 Mart 2009 Perşembe

O YAR , BEN ?..

Sanki O'nunla geçen zaman yokmuş gibi!
O ne idi ?
Beyaz oynar 5 hamlede paaat !
Haydi bakıyim,haydiii...
Ne üzüldüm ne de sevindim,
Ve ne de ders alabildim !
Yani,ne oldu ki n'ooluyim,
Ne var ki n'apıyim !
...
Tarlada yatan hıyar gibiyim !
Susuz mu kaldım,suya mı kandım ?
Ya,yoksa...yoksa !..
Salataya mı doğrandım !!!
Tuzlandım,yağa-limona bulandım,
Çatalın bir dişiyle mıhlandım,
Tutunamadım,kaydım
Sonunda yine tabakta kaldım.
...
Ha,o domates mi ?
Çatal yarasından sızan kanım !
Acı biber mi ?
O da O'nun acısı,yandım !
...
Sırada ne var ?
DUR ! söyleme...
Rendelenip cacık mı olacağım ?
Ya,gibi değil gibi...
Ben,harbi hıyarım sanki !
...
Hıyar faydalıdır,yararlı
Al beni,soy beni
İster doğra,ister bütün ye beni
Kibarca salatalık diye çağır beni !
19-05-97
CiddiBiri

KAYA PARÇASI

Buraya,yani kumsala düştüğüm günü hiç unutmam. Benim için çok değişik bir yerdi...
Çevreme baktığımda yalnız olmadığımı gördüm ama diğerleri farklıydı. Ben keskin köşeleri olan bir kaya parçasıydım, onlar ise yuvarlak ve yumuşak kıvrımlarıyla oldukça ilginç görünümlüydüler. Onlara neden böyle olduklarını sordum, öylece susup baktılar bana! Nerden geldiklerini sorduğumda ise "Aynı yerden" dediler.
Günler üzerimizden geçip giden yüzlerce dalganın hoş sesleri eşliğinde geçip gidiyordu.Çok az konuşuyorlardı, konuştuklarında ise dünya ile dalga geçiyorlar,gülüşüyorlardı!
...O zamanlar koca denizin üzerimize yolladığı dalgalar bana anneminsıcak ve şevkatli eliyle sırtımı sıvazlaması gibi gelmişti. Bir gün O deniz ananın şevkatli sandığım elleri aramızdan birini bizden uzaklaştırmaya başladı! Benim köşelerim gibi köşeleri yoktu Onun.Bu yüzden hiç direnemiyordu. Her
dalgada bizden biraz daha uzaklaşıyordu. Hiç gitmek ister gibi bir hali de yoktu ama gün batımına doğru deniz ananın Onun için son kez gönderdiği bir dalga Onu alıp götürdü ve karanlık sulara gömüldü. Kumsaldaki tüm kaya parçaları Onu izlemiş ve öylece kalakalmışlardı. İşte o gün anladım... Deniz ananın şevkatli sandığım eli aslında bizi yutmak isteyen canavarın güçlü pençeleri gibiydi, kaderimiz... Sonra, zamanla buradakilerden farkımın şeklim olmadığını
da anladım. Fark sadece zamandı! Çünkü zamanla ben de onlar gibi olmaya başlamıştım! Deniz, direndiğim köşelerimi elleriyle sabırla eritiyordu.
Yıllar geçmişti,bu arada kaçımız daha gitti bilemiyorum. Yeniler de geldi, tıpkı benim ilk halim gibi. Köşeleri sayesinde dimdik ayakta duruyorlardı ve şaşkınlardı. Yerim değişmişti... bir zamanlar Onların yerinde olan benim çoktandır denizin dibinde olan birine sorduğum soruları sordular bana da. Ben de hiçbirşey söyleyemedim! Zaten göreceklerdi çok yakında. Artık sıranın bana geldiğini hissedebiliyorum. Bunu anlamak hiç de zor değil. Benim de farkım kalmadı, direnebileceğim köşelerim yok artık.
BEN DE YUVARLANMAYA HAZIRIM !..

05-10-95 - CiddiBiri

GELİCEM

Bugüne kadar defalarca öldüm!
Ana rahminde gözlerim açılmamışken,
Sinesinde bir hastalık yüzünden,
Birçok kez görünmez kazaydı neden
Yeniden geldim,bıkmadım ölümden
...
Bazen açlık oldu sonumu getiren
Çoğunda savaş vardı topluca yok eden
Aslına bendim hep beni öldüren,
Sonra tekrar öldürmek için üreten!
Anlamadım,yine geldim ve ölücem.
...
Kimi zaman aşkın elinden,
Kimi zaman kara bir lekeden
Kurtulmak için ecelimi beklemeden
Çare sanıp bendim intihar eden!
Yorulmadım ölmekten,daha çoook gelicem.
26-11-95 CiddiBiri

13 Mart 2009 Cuma

Genç Yargıç !

Session Start: Wed Mar 03 01:58 2011
Session Ident: HURi
[01] Session Ident: HURi (zirzop.com, zeplin)
[01] <HURi> nbr 
[02] <HURi> zeplin
[02] <zeplin> selam HURi
[02] <zeplin> iyiyim, sağ ol
[02] <zeplin> senden ne haber ?
-
[02] HURi is zirzop@2CB7D.D3101.E286.IP * Zirzop Chat User
[02] HURi on #heavy_edebiyat
[02] HURi using irc.zirzop.com irc.zirzop.com
[02] HURi has been idle 19secs, signed on Wed Mar 03 00:58
[02] HURi /WHOIS sonu.
-
[02] <HURi> ii
[02] <zeplin> güzel isim HURi... nereden ? ben istanbul
[02] <HURi> ist, tabiki güzel huri
[03] <zeplin> evet
[03] <HURi> bilirsin cennettedir hani
[03] <zeplin> biliyorum , bir gün görürüz inşallah
[03] <HURi> bilmem o taraftan nakadar bilgin var
[03] <zeplin> çok yok...
[03] <HURi> böyle gidersen zor görürsün bence o zamamn
[04] <zeplin> neden ? ne yapıyorum "böyle" ?
[04] <HURi> hiç göremezsin
[04] <HURi> bilmem  ki o nu sen bilicen
[04] <HURi> nerdeyim ve ne yapıyorumu kendine sor
[04] <zeplin> :) Hayırdır ? Allah ile aranda özel bir bağlantı mı var ? sen mi biliyorsun kimin gidip gidemeyeceğini ?
[04] <HURi> cevap sendedir yine
[05] <HURi> benimki analiz , görünen köy hesabı
[05] <HURi> ve kesin demedim zaten
[05] <zeplin> ne ise HURi , beni açmaz bu sohbetin devamı
[06] <HURi> ne ne ise
[06] <zeplin> teşekkür ederim ilgi ve bilgi için
[06] <HURi> tahmin ettim sizin gibilerine saçmalık lazım, ok
[06] <zeplin> saçmalık değil hanımefendi
[06] <zeplin> bildiğimiz şeyler bunlar
[06] <zeplin> şimdi burada sabaha kadar Allah'ım şöyle güzel böyle büyük desek de olur
[06] <zeplin> ama bunu biliyoruz sen de ben de
[07] <HURi> belden aşagı mı yoksa neyse beni hiç açmaz bildigin için mi uyguluyosun
[07] <HURi> şimdi senin kalbin de tamizdirr
[07] <zeplin> benim şimdi Allah'ın ne büyük, ne merhametli v.s. olduğunu sana anlatmama gerek mi var ?
[07] <zeplin> ihtiyacın mı var bunları benden duymaya ?
[08] <HURi> et tekraru ehsen velev kane yüzseksen der atalarımız
[08] <HURi> yani 180kerede tekrar etsen fayda veriri
[08] <zeplin> Türkçesi ne bunun ?
[08] <HURi> yazdım oku
[09] <zeplin> hmm ok o Türkçe imiş
[09] <zeplin> tamam ben ederim 180 kez
[09] <zeplin> etmişimdir de 180 den çok kereler
[09] <zeplin> şimdi de ettim 1 kez daha
[09] <HURi> yok yok sana epey sohbet lazım ama benden deil o sohbet
[09] <HURi> yani 179 kaldı mı diyorsun ?
[09] <zeplin> huzurunda Allah'ımı da andım yine bak
[10] <zeplin> 178
[10] <HURi> sen dalganı geç, ok bye
[10] <zeplin> bu dalga değil, gerçek
[10] <HURi> ok
[10] <zeplin> sana dalga geliyor, beni böyle yargılamamalısın
[10] <HURi> nasıl yargılasam peki
[10] <zeplin> O Allah benim de... neden senin yaptığın doğru da ben Allah deyince yanlış oluyor ?
[10] <HURi> yüksek yargıyamı çıkıyım
[10] <zeplin> sen Allah'ın tekelcisi misin ?
[11] <zeplin> bir sen deyince mi doğru oluyor
[11] <HURi> yani.. ne demek tekelcisi
[11] <zeplin> dalga geçiyorsun
[11] <HURi> hm , komik, asla
[11] <zeplin> ben Allah'ımı andım diyorum
[11] <zeplin> sen kaldı 179 diye dalga geçiyorsun
[11] <HURi> ama ben seni tutmayım bu sohbet seni açmıyodu ok
[12] <HURi> bol sohbetler sana zeplin
[12] <zeplin> :) Allah seni korusun HURi
[12] <HURi> senide
[12] <zeplin> amin, sağ ol
[12] <HURi> ve dogru yola sevk etsin
[12] <HURi> bu arada benim 180'deki bahsetmek istediğim Allah'ı anmak değil ki.
[12] <zeplin> Allah razı olsun
[13] <HURi> yani, dini bilgim var diyosun ama uygulama az ve
[13] <zeplin> 180 kez de Allah'ı ansam kötü mü olur yani ? sen onu kastetmedin ise
[13] <HURi> bu konuyu yogunlaştırnmak
[13] <zeplin> o dediğinden 180 kez de Allah'ı anmam çıkmaz mı ?
[14] <HURi> 180 deil 180bin ansan az bu kadar nimetin şükrünü
[14] <zeplin> o zaman anladığımda hata yok
[14] <HURi> edemeyiz
[14] <HURi> sadece gözümüğzün hakkı deildir
[14] <zeplin> evet, dediğini anlamışım yani
[14] <zeplin> sayılarla uğraşmam bile... 180 ne ki
[14] <HURi> :) sen bilin
[15] <zeplin> ben Allah'ı şu kadar andım diye bir de
[15] <zeplin> “Ooo ! ne çok andım bee” falan mı diycem de
[15] <zeplin> sayısına falan bakıcam bir de ?
[16] <zeplin> sonsuzu andım kaç olduğunu saydım ben tam bir anlayışsızım bu durumda :)
[16] <HURi> pardon yaşın kaç
[16] <zeplin> 32 senin ?
[16] <HURi> 19
[16] <zeplin> ne güzel
[16] <HURi> güzel olan ne ?
[16] <zeplin> genç bir zeka...
[16] <HURi> gençligim mi :)
[17] <zeplin> elbette gençlik de güzeldir
[17] <HURi> senin daha zeka lı olman gerek
[17] <zeplin> zekalı demeyelim de ona tecrübe diyelim
[17] <HURi> malum olgun yaş ve tecruben olmalı, bol okurmusun?
[17] <zeplin> ama zeka benden genç birinde benden çok olabilir
[17] <zeplin> bende bilgi çok olabilir ona kıyasla
[18] <zeplin> bol okurum diyemem ama okurum
[18] <HURi> evlimisin
[18] <zeplin> biraz da yazarım
[18] <zeplin> bekarım da yakında evleneceğim inşallah
[18] <HURi> hmm
[18] <zeplin> 32 yıldır bekarım 1 sene sonra evleneceğim inşallah
[18] <HURi> yazık
[18] <zeplin> bu da yakın bir süre bence
[18] <zeplin> kime yazık ?
[18] <HURi> nie 1sene snra
[19] <zeplin> biz öyle düşündük de
[19] <HURi> valla yazık ya ,şimdi bunuda açıklayamam
[19] <HURi> neyse mutluluklar
[21] <zeplin> sen benden ne istiyorsun ben sana ne ettim de
[21] <HURi> bi 32 yıl daha lazım sana
[21] <zeplin> sürekli bir suçlama halindesin
[21] <HURi> çünkü suçlusun
[22] <zeplin> vay be !
[22] <HURi> öyle
[22] <zeplin> e sen Allah mısın suçluluğuma da karar verdin ?
[22] <zeplin> e peki cezam ne ise onu da söyle bari
[22] <HURi> şimdi cidden nişanlımısın yada evlilik var mı ufukta
[22] <zeplin> cezamı da çekeyim Allah'a da gerek yok sen varsın madem !
[23] <HURi> haşa
[23] <zeplin> suçluluğuma karar verdin, cezamı da ver olsun bitsin
[23] <HURi> bunu birdaha söylemesen
[23] <zeplin> e lafı gelince HAŞA
[23] <HURi> isyan mı oldu ne
[23] <HURi> bişi sormuştum ama
[23] <zeplin> söze gelince ne güzel de "suçlusun" diyorsun
[23] <zeplin> şimdi cidden nişanlıyım
[23] <HURi> bişi sordumm, ya yazık işte SANA da onada
[24] <HURi> işte suçun anladın mı zeplin ?
[24] <zeplin> iyi de bu sensin, sen de bir insansın ve seni bağlar bu görüşün hayat benim , hayat onun
[24] <HURi> nişanlı olucan madem, hm
[25] <zeplin> o ve ben bunu istersek yaparsak sana yazık aslında HURi
[25] <zeplin> çünkü kendi hayatına bakıp yaşamak varken
[25] <zeplin> elalemin uçkurunun derdine düşmeyeceksin
[25] <HURi> yani
[25] <zeplin> sen kendine yazık etme, kendi zamanını yazık etme elalemin derdi ile
[25] <zeplin> sen kendine bak
[25] <HURi> söylermisin nasıl yazık etmişim yada ediyorum, bul bi sebep söyle
[26] <zeplin> benim , onun, şunun, bunun kimle bilmem ne yapacağından sana ne ?
[26] <HURi> peki sen nie burdasın
[26] <zeplin> benim kiminle ne yapacağıma dair bana "yazık" diyerek yanlış yapıyorsun
[26] <HURi> onla bunla şunla konuşmak içn deil mi
[26] <HURi> yazık derken
[26] <zeplin> HURi konuşmak demek ille de karşındakini suçlamak demek değildir
[27] <HURi> nişanlısın ve chat yapıyosun
[27] <zeplin> ee ne bu ? nişanlısın ve "zina" yapıyorsun der gibi
[27] <HURi> sonrada düzgün türk ve aile toplumu derler, hıh
[27] <zeplin> e sen de nişansızsın ve yapıyorsun, benden beter günahtasın
[27] <zeplin> bakiresindir de, git çabuk gusül abdesti al
[27] <zeplin> bu ne demek HURi :) "nişanlısın ve chat yapıyorsun" ?
[27] <HURi> yok yok, senin pişmen gerek... sen anlamıyosun
[28] <zeplin> hayırdır ? senin namahrem bi yerini mi gördüm
[28] <HURi> hamsın sanırım
[28] <zeplin> na mahrem bir sohbet içinde miyiz, ne oluyor ?
[28] <zeplin> hamım :) dediklerim de ham sen pişmişsin
[28] <HURi> peki nişanlında chat yaparmı, onla bunla konuşurmu, hoşuna gider mi ?
[28] <zeplin> sanki chat yapmak zina yapmak gibi
[29] <zeplin> onu geç nişanlıma değil kendini örnek ver
[29] <zeplin> madem bu chat öyle bir suç sen ne yapıyorsun burada ?
[29] <HURi> neden onu geçeyim
[29] <zeplin> sana kalsa bu zina gibi bir şey
[29] <HURi> bunun pek önemi yok sanırım senin için
[29] <zeplin> nişanlılar yapamaz bekarlar yapar ise yani sen burada aranıyorsun !
[29] <HURi> bak, anlamıyosun beni
[29] <zeplin> ama nişanlı ve evliler aranmasın diyorsun
[30] <zeplin> yoo sen dediğini anla, ağzından çıkanı bir tart biç
[30] <HURi> senin namusundan sorumlu oldugun biri var artık
[30] <zeplin> önce sen anla dediğini, senin yok mu ?
[30] <zeplin> a akıllı sen kendi namusundan sorumsuz musun?
[30] <HURi> yok
[30] <zeplin> hoppala !
[30] <HURi> yani şuan aldattığım yok
[31] <zeplin> benim mi var aldattığım?
[31] <HURi> bak buna ciddi cevap ver lütfen
[31] <HURi> nişanlın chat yasa
[31] <HURi> hoşuna gider mi
[31] <zeplin> gider
[31] <HURi> hm
[31] <zeplin> :) ama anlayacaksın sen de büyüyünce
[31] <HURi> evlendigindede yapsa yani
[32] <zeplin> seni sen korursun HURi bir başkası sana bekçilik edemez ki, eder mi ?
[32] <HURi> ben büyüdün büyüdügüm kadar yaşlandım bile sayılır
[32] <zeplin> senin hep bekçin mi olmalı hayatında ?
[32] <HURi> evt var tabi vicdanım yetmez mi
[32] <zeplin> hep abi, baba, koca, sana hop, dur, gitme, etme, yapma mı demeli ?
[32] <zeplin> haa vicdan, o vicdan bi sende var, bende yok, nişanlımda yok bir tek sende var !!!
[33] <HURi> yok demedim
[33] <zeplin> ulu kişi HURi
[33] <HURi> sorunun cevabı bu, anladın mı? bize tek bekçi vicdanımız
[33] <HURi> rahat ki onla bunla konuşuon
[34] <zeplin> onla bunla ne ?
[34] <HURi> aman bu alışkanlıgın çocuklarına kalmasın
[34] <zeplin> sakın unutma bu dediklerini
[34] <zeplin> ve yıllar sonra ne olur hatırla
[34] <HURi> ya boş konuşmak işte, onla bunla
[34] <zeplin> sen o, bu, şusun
[35] <HURi> evt bi nevi
[35] <zeplin> :)
[35] <HURi> sana öyleyim, babamın oglu deilsin ya
[35] <zeplin> babanın oğlu mu en iyi şeyleri yapıyor hep ?
[35] <HURi> ben chat yapmıom aslında
[35] <zeplin> o mu en doğru insan ?
[35] <HURi> ama inanmazsın bana, arada yargılamaya gelirim
[36] <zeplin> :) yargıç , stres mi atıyorsun böylece ? git hayatını yaşa
[36] <HURi> hayır, emri bil maruf yapmaya çalışıom
[36] <HURi> ama burada kimse anlamıo
[36] <zeplin> yaşayamadığın hayatın yüzünden sana izin verilen sürede buraya gelip hayatlarını yaşayanları suçlayarak kendini tatmin ediyorsun
[37] <HURi> ne tatmini yaa, emri bil maruf. yani.. neyse boşver
[37] <zeplin> what is this ?
[37] <zeplin> please translate "emri bil maruf" Turkish
[37] <HURi> what is this iman
[38] <HURi> eksik olan yani
[38] <zeplin> i don't know your this language "emri bil maruf"
[38] <HURi> yazdım oku
[38] <HURi> ne o
[38] <zeplin> which one ?
[38] <HURi> türkçe anlamıyoruz sanırım birbirimizi :)
[39] <zeplin> yes because you use sometimes not Turkish language
[39] <HURi> hm, ingilizcem çok ii deildir kusura bakma
[39] <zeplin> and if you use another language than why i don't use another language ?
[39] <zeplin> and my english is not very good
[40] <HURi> sana good bye
[40] <zeplin> good bye
[42] <HURi> ah insanlar sıkışınca kaçarız hep ama nereye kadar bi gün kader yakalar ve yüce mahkeme kurulunca ahirette hesabını veririz HEPİMİZ, umarım düşüncelerin degişir
[43] <zeplin> God give you brain power , i wish for u God open your vision and you see your correct way
[43] <HURi> yok hocam ya senle çok zor valla

12 Mart 2009 Perşembe

TOKAÇ

      Tarih uykuya tokluktan uykuya açlık arası ve asıl yokluğun farkındalık dakikası. Hani beyin jimnastiği diye birşey vardır,bir de beyin sporu dama,satranç gibi! Belki bu da beynimin bana hazırladığı beyin girdaplarımdan biri mi ?


      Çekiliyorum bilinçsizliğe,yutuluyorum tarihime ve bu girdap beni,zamanı, herşeyi döndürürken beynim bulanıyor... kusuyorum !
      "Sana" diye başlamak geçmişti ki bir an içimden aslında her "sana"daki "sen"in ben olduğumu gizlemeyesim geldi bu kez.Gel otur,sebepsiz yada onlarca bahane bul anlat,hadi anlat"sana".Şimdi vakit geçiyor,sanki 33 yıldır ne geçti? Beni ne gaza,ne de aceleye getirme...


      Soysam yüzümün etini altındaki kafatasımı beğenecek misin,korku filmi sahnesi gibi? Sıyırsam göğüs kafesimin üzerini kas yumağı kalbim hoşuna gidecek mi ? O okun saplanıp ucunun çıktığı ve adlarımızın baş harflerini kazıdığımız şekle benzemeyen hali ? Peki ya sen... sen de yapsan ben !?

 
      Tam şimdi sevişmek istiyorum! Öyle duruyor musun ? Rahatla,uzan hatta...
Aslında bak sadece... (Orama değil) !..


      Bize güzeli siz mi öğrettiniz,siz mi öğretirsiniz ? Annemin göğüslerini emzirirken anımsamıyorum ama eminim güzeldiler ki ben oldum!  Seninkiler hakkında hiçbir fikrim yok ama "Seni seviyorum" derken göğüsleri olmayan seni kastettiğimi sanmıyorsun ya? Seni seviyorum derken seni istiyorum da demiş oluyor mu insan? Yoksa seni istediğim için mi seviyorum ya da tam tersi.Bana ne vereceksin, dünya yaşamı için aldığın bedenini mi? Sonrasında ruhun nerde ? İnandığım gibi soyununca teninden bir günah-sevap kitabı gibi ayrı raflarda ve hiç tanınmamışcasına, yaşamamışcasına silinecek mi hepsi! Ruh eşliliği din değiştirmeyi de gerektirir mi? Saçlarını okşadığım ellerim,tenini tattığım dudaklarım,tepeden tırnağa rengini gördüğüm gözlerim,tenine örttüğüm tenim hepsi gider... gitsin de... bunları yaşamış ve bilen ruhum sensiz olsa olsa "ruhsuz" olur! Beni yaratan Tanrı,evrim,genler,annem-babam, sperm-yumurta... bu ne salatası böyle! E seni de öyle,hadi ama durma düğümlen ve çalkalan benimle.Şu iksire boğazı yakmadan geçmesi için terin de lazım!


      Buğulu camlar ardına atıverirken beni bu girdap bırakmadığım seni de getirir. Hep içimde mi kalacak ay ışığında,yıldızlar altında,ılık bir rüzgar dağıtırken saçlarını öpebilmek seni? Ben büyüdüm de mi böyle oldum? Vardır ya tekrar çocuk olabilme düşümüz.Hadi be!.. Ben çocukken sevgi yoktu! Bir Fulya vardı O da halen şüpheliyim belki de erkekti! Hatta duygu da yoktu,dayak yer,yemek yer,içer yaşardım.Bazen dayak olmaz küfür yerdim ona da sevinir,şükrederdim.Demek ki sevinç ve şükran varmış ama pek tanıyacak kadar görüşemedik.Bir kız vardı yani adını saydıklarım ama tanıyamadım ki.Taa ki tepeme inen el ve gölgesi çocuk ben erkek ben olunca kalktı da tanıyabildim bir kızı-kadını.


      Şimdi ben sevgiye açtım,ilk duyguya kaçtım o da beni aldattı yaralanınca sevgiden de kaçtım! İnsan ne garip... ya da benim acaip !
      ...
      Şimdi giyinsem soyduğum yüzümün etini kafatasıma ve sıyırdığım göğüs kafesimi,kapansam,ben olsam herkesin gördüğü.Aşık olsam bilme"sen"...
      İster misin bilmek,bulmak ve yine sevişmek?

____________ C i d d i B i r i _____

San ki…

      Giydim sabah çıkartıp bıraktığın koyu gri çoraplarımı.
Yeni açmıştım,ilk senin ayaklarını sarmış,sen ısıtmıştın
ilk onları... Sen sesime gelen - sesten doğan yarim...
Benim kalabalık sessizliğime gelmiştin daha yeni.
Penceremin dibindeki direğin odama giren ışığında
okşamıştım saçlarını,tenini.O şey ne inattı sevgimize!
Derin bir nefes soğuk üfledi aynı şehirli olduğumuz
günlere.Yetmedi de arsız bir piç gibi işedi gökten
üzerimize,ikimizin de şemsiyesi yoktu.İğnesini ısırmış
balıktım oltayı tutanın ta uzakta olduğu.Bir çekse,
sarsa tam sudan balık çıkmış misali ben.Neyse ki
gözgözemizin,sevinmemizin ve sevişmemizin üzerine
mayonez sıktığımız makarnamızı yeme vaktimiz olabildi.
Sonra... sen evine,ben evimden de öte! hem de çoook.
Kendime sırt çantasından bir valiz yaptım.İçine bir
kazak,bir eşofman altı ve tazmanya canavarlı don!
Tam da o gün yağmur inadına coştu.Zaten çişti ya,o gün
yağmur oldu.Saat yolu gösterdi,sana doğru uzaklaşma
vakti gelmişti.Ne garipmiş bir sevdiğinden uzaklaştırırken
diğer sevdiğine yaklaştıran yolları kat etmek.Önüme
kattığım yolu aydınlatan direkler... ve ardıma kattıklarım
söndüler yaş günü pastamdaki mumlar gibi.Sevincim
kursağımda yoğun sigaralı gecelerin balgam yükü sanki.


       Küçük bir odadayım.Müzik çalıyor radyo,dansımızı
hatırlıyorum.Aklım başıma sığmadığından kafamı toplayamadığımı
sandığım ender anlardan biri şu an.Kimimi dinlesem ?
Başıma sığdırabildiğim kadarıyla aklımı mı ? Kalbime
sığdırabildiğim kadar sevgimi mi ?


       Aynı mekanları paylaşarak anıları çoğaltmak
güzelmiş,güzel bir ağırlıkmış.Bu inceden sızım o nedenle
kesin.Gece de teline dokunulan gitarın sesini dinliyor
benimle.Her kim ise o dokunan çok iyi ama sen gibi
dokunamıyor ta içime.
________________ 07-04-2002/CiddiBiri

Budun Kavmi

Uzun zamandır görememiştim budum kavminin o uzun soyunun son üyelerini. Su kesintisi sayesinde her seferinde acımadan bir minik sel suları içinde ve girdaba kaptırıp hunharca gebermelerini izlemeyebilmeye tenezzül etmediğimiz o herkesin kendi imalatı olan budun kavmi... Annem der ki "Çok yersen xötün görür".Yani aslında "Ekmek parası","Alın teri" gibi kutsal anlamlar yükleyerek üstten aldiklarimizi neden son noktada bu kadar hor görüyoruz
diye bi düşünmek gerekmez mi ? Ben son damla suyumu bu onemli kavmin son üyelerinin katline harcamadım.Ne güzel kardeş kardeş takılıyolar işte ama bir süre için tabi.Biz de bir süre için takılmıyor muyuz zaten !..

Sonraki procem ANIT BUDUN yaptırmak olcak TAKZiM MEYDANINA !
_______________ 04-05-05 / 40 saatlik su kesintisinde __

Bu da geçti

- ooof of !
- ne garip şeyler oluyor yaa
- bu nedir ?
- birinin dertlerini dinlemek acaba kendi dertlerini unutmak için iyi bir yol mu ?
- ya da O'nun dertleri seninkilerden büyük ise kendini daha iyi mi hissetmen için dinlersin!
- sonu merak ettim hep
- insan niçin bu kadar zorlanır ki
- neden bu kadar yüklenilir bir insana
- sonra da bakarsın ki hala yaşıyorsun ya...
- Hani şükret derler,edersin
- ya da isyan edersin
- ve beklersin... son ne ?
- bir çizgiye kadar gelip durmuşsundur
- delilikle dahilik arası bir çizgi
- belki de hayat ile ölüm çizgisi
- çizgi de değildir aslında
- duvardır !
- çünkü ötesini göremezsin o çizginin
- görsen belki isyan etmezsin
- veya atarsın kendini ötesine
- beynim bedenime girmiş bir parazit yaşam türü mü !!!
- hortladılar yine o taaaa beynimin uzak ve karanlık köşesindeki topraklardan hayal ötesi düşünceler
- dizgin vurmamalı diye düşünüp başlamıştım düşüncelere
- nerden bilebilirdim ki uçsuz bucaksız olduğunu
- şimdi diyorlar ki, bedenim hapismiş bana !
- bilinen hızlar ötesi gidip geliyorlar
- zaman,ölçmek için yetersiz kalıyor hızlarını
- sanki ben matruşkanın son noktasıyım
- öyle bir matruşka ki bu
- iç içe,iç içe ve en içte benim olduğum bir bomba
- öyle sandırıyor bana işte o düşünceler
- ve devam ediyor...
- ben patladım mı hepsi ardı ardına yıkılan domino taşları gibi patlayacakmış!
- iyi de hepsinden bana ne,ben patladıktan sonra hepsi veya hiçbiri fark eder mi ?
- sıkılıp,çobanın yaptığı gibi,gezerken beynimin içinde bir ağaçtan bir dal kopartıp kovalıyorum onları
- onlar uyumak için saydığım 100 koyundan sayabildiklerim değil çünkü
- onlar yaşamak için beslediğim 100 kurt
- neyse ki yatağa uzanıp başını yastığa koyduğunda çok zorlanmıyor uyumak için
- ve işte şükür edilmesi gereken şey bu olmalı dediği, hiç rüya görmez ya da hatırlamaz,hangisiyse
- ölümü de uykusu kadar rahat mı olacaktır diye düşünür bazen
- isyan-şükür arası bir dalgalanmada.


                            --  CiddiBiri  --
                         24 Mayıs 99  02:08

Kar - 2005

Kar nasıl yakaladı ama,hiç umuyor muydun sabah bembeyaz bir şehirde uyanacağını ? Oysa ben gece boyu kar tanelerinin gökyüzünde danslarını ve bitip yeryüzüne inişlerini izledim.Bir de zaman zaman sevgilimle sıcak bir ortamda başbaşa izleyebilmeyi hayal ettim bu sessiz dansı,sen ve ben. Hayaller de bir anlık,cama dokunduğunda o beyaz karlığını eriyerek yitiren su damlası gibi duru gelir fakat hayata aktarımımızda kirletiriz hayallerimizi.

 
Ve damla akar yeryüzünün kirini yıkamak üzere umutla belki de !.. Ve o da kirlettiğimiz pek çoğu gibi kirlenir ama bir tutam kiri alıp götürür düştüğü yer yüzünün derinlerine peki ya tenyüzümüze düşenler !?.

Kar - 2004

     Hiçbiri diğerinin aynı olamazmış!.. Gökten düşen beyaz köşegenler!.. Rüzgar kimin eli,ekiyor gibi gördüğüm kadarına onları.Onlar da doğum heyecanını erken yaşayan tohumlar gibi kah çılgın kah dingin danslar yapıyorlar.Bunları ben yazmıyor olsam "Atma,atmaa" derdim okurken!
Ne ise,boşver... sen devam et,hayal et...
     Biraz gerçek iyi gider,üşüyordum bütün bunlar olurken.Sonra neler geldi aklıma,şaştım kendime ben de.Yaş 33 müş,bu ben büyümüş!..

Kafam Karıştı !..

Benim yine de yazasım geldi... Söz uçar yazı kalır demiş biri.
İyi de demiş.Diyen demiş de ben diyemiyorum :) Yani bir garip
hal var da nedir teşhis de edemiyorum. Senden de biraz korkmuyor
değilim.Yani korkum senin herhangi bir kötü yönün olduğundan
değil. Tarafından anlaşılamamak korkusu bu. Çünkü seninle çok
konuşuyoruz belki ama az geliyor! Hele cepten sesin iyice az
geliyor. Tamam,benimki de sana aynen öyle geliyor. Sonra durup
düşünüyorum. "Yahu ne oluyor?" gibi bir soru sonrasında hani
ben büyüküm ya :) işte ne kadar büyürsen büyü bazı durumlarda
yaş veya yaşlanmış olmakla olay çözülmüyor. Olayı bence önce
yaşamış olmak daha iyi değerlendirip,duru görmeni sağlayandır.
Yani yapmadığın şeyleri nerden bileceksin,yaşamadıklarını da
aynen öyle. Bunları bir de ip atlamak,bisiklete binmek, yüzmek
gibi şeyler değil de insanı insan yapan esas olayı "duygu"sunu
öne alıp düşününce tümden bir çıkmaza girilir bence. Çünkü
duygularımızdan birini ele alıp kıyaslarsak... mesela yüzmek
ile kızmak! Kzımak çokdeğişkendir,yüzmek ise yüzmektir.Tamam
aldığın zevk değişken olabilir yüzmekten ama yaptığın işe
bakarsan yüzüyorsun. Kızmak ise karakterine,zevklerine ve
düşüncelerine göre kızdığın belli şeyler olduğu gibi seni her
an bekleyen nice değişken kızdıracak şeyler de çıkabilir önüne.
Duygular bu bakımdan pek önü kesitirilemeyendir. Hatta kimi
anlarda kontrol edilemeyendir. Bu yüzden yaşla veya yaşamışlık
ile duyguların konusunda kendini kesin tanımlayamazsın. Öyle
olduğu içindir ki kimi zaman kendimiz için "İnanamıyorum bunu
ben mi yaptım!" veya çok iyi tanıdığımız biri için "Bunu yapmış
olacağına inanmıyorum" diyebiliriz. Gerçekten de böyle şeyler
yaşamışsındır,değil mi? İnsan bu yüzden bence biraz bilmece
gibidir. Bu yüzden bilim de insanı önemle ele alıyor bence.
Hani beynimizin hangi şartlar altında neresinin çalıştığını
çözmek,görmek için çalışmalar yapılıyor ya... Yine pisikoloji
de insanın işte bu yönünü çözmeye çalışan bir bilim alanı.
Ayrıca böyle oluşumuz nedeni ile yalnız kalmak istemiyoruz.
Zaten insanın yalnız kalma isteği bazı acılar ve kırılmalar
yüzünden bir tepki bence.Yoksa samimiyetle kişi kendi içinde
yalnız kalmayı istemiyordur. Bu arada şimdi bir soluk alıp
yazdıklarıma bakınca acaba sen "Bu neler diyor?" der misin
diye düşündüm şu anda. Diyebilirsin de,bu senin en doğal hakkın!
Bakınız insan hakları evrensel beyannamesi madde bilmemkaç!
Bir de şu var... Bu büyümek kirli bi olay! Nasıl mı? Bunu çok
iyi anlatan şarkılar var ve bunlardan birkaçını ben de severim.
İlk aklıma gelen bir şarkının konuyla ilgili bölümünde şöyle
der "Biz büyüdük ve kirlendi dünya" ve bana daha da çok derin
dokunan Yaşar KURT'un KORKU isimli parçası.Gerçi parçanın genel
içeriği bir durumu protesto eder nitelikte ama önemli olan
ve herkesin bir parça da olsa katılabileceği kısmı şöyle...
-
Korkuyorum anne,al beni içine!
Alışamadım anne,al beni yine.
Büyüdüm anne,evler büyüdü,
Büyüdü pabuçlar,yollar büyüdü...
-
Belki de insanların en temel güdüsü olabilir korku ve bu sebeple
yalnız kalmamak,eşlenmek,üremek,çoğalmak,kalabalık olmak ister!
Çünkü en basitinden ıssız bir sokağa girdiğimizde bile bir an
için içimizden bir ürperti geçer,kimileri için ise korku buz
gibi hissettirir kendini. Hele ki birşeyler anlatamayacak olan
biri için durumu düşününce korkunun etkisi karşısında yapılanlar
daha net çıkıyor ortaya. O yüzden olamaz mı "Birlikten kuvvet
doğar" denmesi? Yalnız başına başaramama korkusu karşısında
alınacak en iyi önlem "birlikte olmak"... Bu başarılamayan ise
hayal edeceğimiz,yapmayı istediğimiz her şey olabilir. Aslında
bu ihtiyaç içinde biz insanlar sürekli yaradılmışların en güzeli
olan ve Allah'ın bize verdiği en harikulade armağanı olan diğerimizi
üzüyoruz. Bunu bilerek hem de! Gerçi bunu tabi ki ben de zaman
zaman yapıyorum,insanım da ondan olsa gerek! Bana göre bizim
toplumumuzda diyalog sıkıntısı çok yüksek düzeyde. Çok kolayca
önemli sıfatları veriyoruz ve bu sıfatları verdiğimiz insanlarla
beraber o sıfatları da çok kolay harcıyoruz. E tabi diyalog az,
zaman az,acilen veya mecburen olunmuş arkadaşlık+dostul+ötesi
sonrasında asıl tanıma gerçekleştiğinde ise dost mu düşman mı
sorusu ile karşı karşıya kalma veya meğer hiç tanımamışım demek!

5 Mart 2009 Perşembe

Doktor benim hastalığımı bulamadı !

Bizi böyle yapan etkenler var. Bu televizyonlarda iğrenç aile ve çevre ilişkilerinin işlendiği diziler neden rating rekoru kırıyor ? Dizideki en kötü karakteri oynayan kadının ne yapacağı ne diyeceği pür dikkat izlenir. Hatta ailede o an olan her şeyden de önemlidir. Kimseyi dinleyemez dizileri başladığında, gününü dizilerine göre programlar. Kim izliyor bunları , bizim anne-baba-kardeşlerimiz... Neden izliyor, beğeniyorlar ? Çünkü öyle yetişiyorlar. Bizde kendi zor durumundan kurtulma çabasına girişmez genelde insanımız, gider kendi gibi ya da daha beterini bulur onunla dertleşir. Benim durum senden daha kötü diye de resmen "sidik yarışı" yaparlar. Gittiği doktor onda çok ciddi rahatsızlık bulmaz ise başka hastanelerde başka doktorlara gider mesela ! Öyle ki onda ciddi sorunlar olmalı, koşarak mahallesine döner eşe-dosta "Bende şu varmış, böyle böyle yap dedi doktor" der herkese. Önemli bir kişilik olmuştur artık o garip çevresinde, herkes onu dinler o anda ve hatta acırlar, sonrasında konu onun böyle olmasının sebebinin çocukları ve kocası olduğuna gelir. Çok çektin sen Allah bir gün seni de görse de yüzün gülse diye de yorum yaparlar. Günü kurtarmıştır bir anne böylece, o gün mahallede, komşuları içinde önemli bir şahsiyet olmuştur...

Uyan Ey Büyüğüm

Sırf yaşlanmış olduğu için “BÜYÜK” olduğunu düşünerek bu büyüklüğün vermiş olduğu “GÜÇ” ile en iyiyi,en doğruyu ve en çoğunu ben bilirim diyenler sizin de etrafınızda yok mu, çok mu ?
Uyandırmak gerek bence insanımızı ve anne-babalarımızı da !.. Sanırım hepimiz çevremizde genelde mutsuz birliktelikler görüyoruzdur ya da çok iyi kamufle edilebilen mutluymuşculuk oynanan evlilikler çoğunluktadır. Anne bu durumdan başlarda bi mutlu görüntü sergiliyordu. Evlilik konusu çıkınca yan çizmeye başladı. Sebepleri de "Aynı dili konuşmamak, kültürel fark ve uzaklık". "İsterdim ki bir Türk kızı ile evlen" diye aslında içten bu durumu onaylamadığını farklı bir şekilde dışa vurması... Fakat ne ilginçtir ki ülkemiz toplumsal yapısında kadın ve erkeğin büyüme,yetişme ve kişiliklerini geliştirme süreçleri çok farklı olduğundan 20'sinden sonra koca bulma çabası içinde olan kızlar memleketine karşılık askerden geldikten sonra iyi bir işe girip 30'una kadar hayatını yaşama planında olan erkekler var. Bu durumun çıkardığı sonuçlar da bulduğu koca adayını kaybetmemek için gerektiğinde kendinden çok şey veren kızlar sonucunda evliliği kazanmış olsa da aslında gerçekten sevip-sevilip mutlu olabileceği geleceğini bile bile kaybediyorlar. Kaç tane evli erkek size "Evlilik harika bir şey, evlenmelisin" dedi !!! ve kaç evli erkek "Aman ! iyi ki evlenmemişsin" gibi şeyler dedi ? Çünkü çoook çok anlayışsız biri olmadıktan sonra kadın da adam da kısa sürede aslında sevmediğini ve sevilmediğini anlıyor evliliğinde... Bizde ana-babalar evlatlarına bunları öğretmiyor ve bence kendi kızlarına ve oğullarına kötülük yapıyorlar. Nasıl bir anne kızına bir erkeğin kötü şeyler yapmamasını istiyor ise aynı şekilde bir diğer anne oğlunu bu şekilde yetiştirmeli. Fakat ne görüyoruz, çapkın oğlum, herkes hayran, bir sürü sevgilisi var gibi laflar... İlerleyen yaşlarda hayatına çokca kız girince de oğlunun bu durumundan gurur duyan anne-babalar!

Türkiye'de KADIN-ERKEK nüfusu durumuna bakalım...
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18619

2014 verilerine göre 100 kişiden 50 si erkekmiş. Peki bir erkek 18-28(Ergenlikten evleneceği yaşa kadar yani) yaşları arasında diyelim ki 3 farklı kız ile ilişki yaşadı. Ne oldu ? 100 insanımız içindeki 1 erkek 50 kızın 3'ü ile birşeyler yaşadı. 10 erkek ? 30'u ile !!! 16 erkek 48 kız ile ilişki yaşadı. E kalan 34 erkeğe ne oldu ? Peki ayrıca ortalama 18-28 yaş arasındaki erkek dediğim kişiler bu 10 yıllık süreçte 3 farklı kız ile mi ilişki yaşamışlardır ? Öyle ise bu resmi ve gerçek kanıtlar bize bambaşka bir şeyi de açıkca gösteriyor. Hele ki bu 100 kişi içindeki 50 kızımızdan birkaçı bu süreçte hiçbir ilişki yaşamamış ise ! Haydi diyelim ki 20 tanesi böyle. Kalır 30 kız 50 erkek !..

Tabi bir de Türkiye'de evlenme yaşı ortalaması da bu konu ile çok ilgili. Ona da bakalım,
http://www.istatistikleri.org/nufus/evlenme-bosanma/turkiye-istatistikleri-ortalama-evlenme-yasi-2001-2014/

Çocuktuk büyüdük ama ne çabuk unuttuk

Öğrendiğim kadarı ile bir Avrupa ülkesinin kanunlarında Anne-Babaya odaklı değil de çocuğa odaklı kanunlar var ki bu bence çok güzel bir düşüncenin ürünü. Şöyle ki... Anne-Baba ayrılmak istediğinde Hukuk her ikisinin de psikolojik durum raporunu istiyor. Bu rapora göre boşayan makam çocuğun kimde kalmasının çocuk için daha iyi olacağına karar veriyor. Oysa bizde olayların nerelere vardığı çok meşhur olmuş kişilerin hayatlarında bile gördüğümüz şekilde gelişiyor. Hatta bizzat yaşadığım (belki sizler de yaşamışsınızdır) acaip bir bakış açısı var bizim anne-babalarımızda. Benim örneğim şöyle :)
Bir sohbet esnasında bebekliğin hakkında sana şöyle anlatılır bebekliğin... "Sen bebekken o kadar inatçıydın ki et sevmezdin, ne zaman et yedirmeye çalışsam geri çıkartırdın, hayatta sana et yediremedim." Bu anıyı halen bir kızgınlıkla anlatır mesela anne ! :) Devamında ise anne-baba öyle iddialı bir biçimde sana der ki "Sen çocuktun, ne biliyordun ki, biz büyüktük, hayatı ve her şeyi senden iyi biliyorduk." Sonra sormak ister halen az bilen evlat bu anne-babaya "Madem ben bebektim ve siz büyüktünüz, bir bebekten akıllı ve de çok daha iyi bilendiniz peki neden örneğin çocuğun sevmediği bir şeyi onun ağzına tıkarak, onunla savaşarak ona yedirmeyi denediniz de bu gıdayı başka şekillerde onu kandırarak yedirmeyi düşünmediniz?". Bizim toplumumuzda bu bakış açısı böyle gelir ve sürer... Bebekliğinden, çocukluğuna, büyüsen de aynen... Bu sebepledir ki sanırım çok nadir ailelerde anne-babalar çocuklarının fikirlerine önem verir, onları dinler, cevap verir, konuşur-tartışır. Genelde hadi canım sen de büyüdün de bana akıl mı veriyorsun şeklinde bir cevapla "A benim salak oğlum/kızım" denilir ve kalır çocuk öyle. Sadece onu besleyip fiziksel olarak "büyük" ebatlara ulaştırmayı başarmak olarak görür bizim toplumun geneli.

-

En Dip Not : Bir reklamda doktor 0-6 yaşlarda çocuğun süt ve süt ürünlerinden alacağı besinlerin çocuğun gelişiminde çok önemli olduğunu söylüyordu. Peşinden “Beyin“ ekrana gelip “Doktor bu şimdi mi söylenir, çok geç, çok geç!” gibi bir şey diyordu.

Son zamanlar…

36 yılımı bitirdim bu ülkede... Sanırım her kültürde yabancılar hakkında bol keseden atıp tutmak vardır ama tanımadan bilmeden ileri-geri çok konuşulur bizim milletimizde. Tabi adı çıkmış memleketler de var. Ben çok yabancı tanıdım diyemem ama gördüğüm kadarı ile gerçekten daha sadıklar ve sevginin ne olduğunu bizim kızlardan daha iyi bildiklerini düşünüyorum. Bunun temelinde de gözlemlediğim kadarı ile bizim toplumdaki gibi kız çocuklarına cinsel obje olduklarını kanıksatan bir yetiştirme tarzları olmaması yatıyor bence. Bizim toplumumuzda ben çok defalar gördüm, kızımız ailesinden gizli yaşadığı ilişkide erkek arkadaşının her türlü kullanımına açık oluyor. Erkek arkadaşı nice yanlışlar yapsa da kız gidip de "Baba sevgilim bana şöyle şöyle yaptı" diyemiyor. Bu da bizim erkeğimize ilişkilerinde çok büyük rahatlık sağlıyor. Çünkü karşısında yanlış yaptığında ona bu yanlışı karşılığında kaybedecek neleri olduğunu genelde gösteremiyor kızlar. Hatta bu durum evlilik hayatlarında da bunun biraz değişmiş hali ile sürüyor. 1-2 çocuklu aldatılan kadınlarımız genelde bu durumu "Erkektir yapar" felsefesi ile kabul ederek aslında evde çocuk bakıcısı ve gerektiğinde adamın ihtiyaçlarını giderici olarak çalışan "biri" durumuna getiriyor kendini.