23 Aralık 2013 Pazartesi

Kültür diye diye kendinizi bu saçmalığı yaşamak zorunda bırakmanız neyin esareti ?!

Yabancılar böyle şeyleri görünce şaşırıp bir de iyi de düşünmüyorlar. Neden bunca erkek erkekle dans etmektedir mesela !? Acayip bir şey gibi geliyor onlara. Yani hani "İnsan" denen canlı türü de ait olduğu canlı sınıfındaki gibi kadın-erkek, dişi-erkek olmak üzere iki cinsiyete sahip. Fakat işte bu gibi etkinlikler olsun, ne bileyim yolda, sağda-solda, umuma açık her yerde olsun erkek erkeğe dans, yanaklardan öpmeler falan böyle ! Hani sanki bu rahatsızlık ne diye bizde "kültür" olmuş ki ? Diye sorabilen de yok mudur ! Ahan da işte sordum. Kızı öptürmüyorlar, öpemiyorsun, dans ta ettirmiyorlar, edemiyorsun. N'apcan bünye bi insan ile etkileşim istiyor. Sen ne kadar beynen zaptedecem desen de... Hormonlar fişekliyor ! Gidip adamı, erkek arkadaşını öpmek mi güzel oluyor peki ? Gidip erkek arkadaşlarınla dans etmek mi güzel oluyor ! Ondan sonra bu şekil bastırılmış yarısı eksik yaşam sürenler bir yere gidip de "insan" gibi yaşamış ve yaşamakta olan bir kadın gördüklerinde zannediyorlar ki bu kadın aranıyor, kaşınıyor vb. !!! O ise o insan sizin hiç yaşamamış olduğunuz gibi gayet normal bir şekilde insanlığını yaşamış ve yaşıyor. Şunca yaşımda çok olmasa da birkaç turistten Türkiye hikayelerini dinleme fırsatım oldu. Her şeye rağmen genellikle memnunlar. Fakat iki turist kızdan şu hikayeyi dinledim. Birisi bir gün anadoluda bir yerde turistik mekanda dükkan açmış vatandaşımızın pazarlık yapan bu kızı kşeye sıkıştırıp öpmeye çalışıp orasını-burasını ellemeye çalışmasını anlatırken halimi bir düşünün. Başka bir zamanda bir başka kızdan benzer ama İstanbul'da böyle bir hikaye dinledim. Bir başka yabancı kız da 2 kız arkadaş sahilde teknede balık yapanlardan balık almaya gider... Türkiye'de Türk Lirası'na çevirttikleri ve harcayıp para üstü aldıkları paraları vardır. Ne ise, 2 arkadaş 2 balık-ekmek ister ve parayı uzatırlar. Parayı beğenmeyen balıkçı (misafir perver, hoşgörülü, müslüman Türk vatandaşım) parayı lime lime yırtar ve bir şeyler söylenerek denize fırlatır ! Kızlar korkar. Öyle ya Türk lirası ! Acaba para sahte diye mi yırtılmıştır, acaba şimdi başlarına bir iş mi gelecektir. O anın korkusu ile zaten durmadan basıp giderler. Fakat o parayı onlara veren de aynı gün bir başka yerde yemek yedikleri esnaf. Para üstü olarak vermiştir !

Kendisini dev aynasında görmek herhalde bizimkisi. Dininin adı bu diye kendisini diğer dine mensuplardan direk hiçbir çaba göstermeksizin iyi, doğru ve "insan" sanmak ! Bir laftır sürer amma çoktaaan içi boşalmış olduğu ortada olan "Türk misafirperverdir, hoşgörülüdür, yardım severdir" saçmalığı ! Bu memlekete gelen kaç turist kadını öldürdük haberiniz var mı ? Hatta tecavüz edip öldürüyoruz ! Erkek erkeğe dans edip edip !.. Elbette sebebi sadece bu değil ama kendi yalanlarımıza kendimizin bile inanmadığına eminim.

Bakın bakalım halk oyunlarımıza lütfen. Erkekler tek başlarına mı oynarlar ? Egesinden, Anadolusuna, Karadenizinden köklerinizin geldiği Kafkaslar'a bakın bakalım ! Kültür ise, Türklük ise ne diye unuttunuz bunları peki ?
 

Kadına gelince "Vahşet" oluyor ha ! Erkeğin suçu ne ki peki ?

Denmiş ki... "KADINA SÜNNETe HAYIR"
-
"KADIN SÜNNETİ VAHŞETİ VE CESUR KADIN - Waris Dirie. Üç yaşında küçük bir kız çocuğuyken bir sabah anneniz sizi apar topar uyandırıp evden çok uzakta kimsenin olmadığı bir araziye götürüyor. Nemrut suratlı yaşlıca bir kadınla buluşuluyor, kadın pis bohçasından paslı bir jilet ya da kırık cam parçası çıkarıyor. Anneniz bacaklarınızı ayırıyor ve sünnetçi kadın klitorisinizi kesip, sadece çişinizi yapabileceğiniz şekilde bir açıklık bırakarak vajinanızı boydan boya hasır bir iple dikiyor. Şanslıysanız, hayatta kalıyorsunuz. Eğer değilseniz kan kaybı veya enfeksiyondan ölüyorsunuz. Afrika’da kadın olmak için bir bedel ödemeniz gerekiyor. Hiçbir şeyden haberinizin olmadığı ve savanlarda hayvanlarla oynayarak geçirdiğiniz mutlu çocukluğunuzun ortasında sizi hiç istemeyeceğiniz bir acıya ve hayatınızın sonuna kadar taşıyacağınız bir yaraya mahkum ediyorlar. Kadın(!) olmak için kadınlığınız elinizden alınıyor. Afrika’da ve bazı Ortadoğu ülkelerinde her yıl 3 ila 12 yaş arasında milyonlarca küçük kız çocuğu bu vahşete maruz kalıyor. Genel olarak müslüman Afrika ülkelerinde gözlemlenen bu ritüel, kızlıktan kadınlığa geçmenin ve gerçek bir kadın olmanın değişmez şartı. Erkek egemen toplumun dayattığı, fakat kadınlar arasında sessiz sedasız halledilen bir pratik. Sünnetli kadınlar, hayatları boyunca regl dönemlerinde ve cinsel ilişki sırasında dayanılmaz ağrılar çekiyor. Sünnetsiz kadınlar ise kabilelerine ve soyadlarına ihanet etmiş sayılıyor, dolayısıyla aile tarafından reddediliyorlar. Hayat kadını veya fahişe statüsünde kabul edildikleri için asla evlenemiyor ve her türlü sosyal grubun dışında kalıyorlar. Bu duruma düşmekten ve ‘kirli’ adledilmektense yüzyıllardır anneler, kendi elleriyle küçük kızlarının çığlıklarını duymazdan gelerek onları sünnet ettiriyor. İffetli birer kadın olabilmeleri için.. Peki kadınların sünnet edilmesinin geleneksel nedenlerinin yanında sosyolojik sebepleri de yok mu? Tabii ki var. Sünnetli kadınlar, klitorisleri olmadığı için hiçbir zaman haz duyamıyor. Bu da kadını cinsel açıdan nötralize ediyor ve sadece bebek yapan bir makinaya dönüştürüyor. Ayrıca dikişi genişlememiş veya açılmamış kadının bekareti, dışarıdan bakıldığında kolayca anlaşılıyor. Dolayısıyla bu ritüelin, bir nevi ‘bekaret kontrol mekanizması’ olduğu da söylenilebilir. Yani Türkiye’deki gibi işi şansa bırakmamışlar. Belki kızlık zarı geridedir, esnektir, doğuştan yoktur gibi durumları düşünmelerine gerek bile yok. Kadın dikiliyse, tamamdır. İlk sünnet vakasının milattan önce Mısır’da bir mumya üzerinde gözlemlenmiş olması, geleneğin ne kadar uzun süredir devam ettiğini kanıtlıyor. Yüzyıllardır var olan bu geleneğin İslam’la hiçbir ilgisinin olmadığını söyleyen din adamlarına rağmen, her gün 8 bin kız çocuğu sünnet ediliyor. Waris Dirie, o kızlardan sadece bir tanesiydi. Somalili Waris, 4 yaşında sünnet edildi ve hayatta kaldı; fakat küçük kız kardeşi onun kadar şanslı değildi. 12 yaşında babası tarafından 3 deve karşılığında 65 yaşında bir adamla evlendirilmek istenince annesinin yardımıyla evden kaçtı. Günlerce yürüdü, çölü aştı ve Somali’nin başkenti Mogadişu’ya ulaştı. Mogadişu’daki akrabaları sayesinde Somali Büyükelçiliği’nde temizlikçi olarak çalışmak üzere İngiltere’ye gitti. Orada çok ünlü bir fotoğrafçı tarafından keşfedilen Waris Dirie, başarılı bir top model oldu fakat içine girdiği görkemli ve parlak hayat mutsuzluğunu gizleyemedi. Waris, artık ‘Afrika’nın çölünden Paris podyumlarına’ başlıklı röportajlar vermek istemiyordu. Anlatmak istiyordu, kadın sünnetinden bahsetmek, tüm dünyaya haykırmak ve bununla savaşmak istiyordu. Bir gün gazeteye verdiği bir röportajda başına gelenleri anlattı. Basında çok büyük yankı uyandıran röportaj sayesinde herkesin Waris’in ve milyonlarca Afrikalı kadının maruz kaldığı bu vahşetten haberi oldu. Daha sonra Waris, kadın sünnetine karşı verdiği mücadeleye odaklanmak istediğini açıklayarak modelliği bıraktı. 1997 yılında BM tarafından Kadın Sünneti Özel Elçisi olarak seçildi. 2002 yılında Desert Flower Foundation’ı (Çöl Çiçeği Vakfı) kurdu. Waris Dirie’nin aynı zamanda kendi yaşam öyküsünü anlattığı 3 kitabı ve bir de Çöl Çiçeği adlı kitabından uyarlanmış, aynı adı taşıyan bir filmi var. ‘’ ..Kadın sünneti bir kültür değildir, kadın sünnetinin dinle bir ilgisi yoktur. Bu durum değişmelidir ve değişim bizim ellerimizdedir. Afrika’nın liderleri, çocuklarınız ağlarken siz neredesiniz? .. Afrika Ana sen bize onca varlık, onca doğal zenginlik ve güzellik verdin. Senin gücün ve güzelliğin sonsuza dek yaşayacak. İnsanlar seni hem iyiye hem kötüye kullandı. Senin gibi bir yer daha yok; ama Afrika’nın yeni bir ruha ihtiyacı var. Benim bir hayalim var. Savaşıp birbirimizi öldürmediğimiz, dayanışma içinde birbirimize destek olduğumuz bir Afrika hayal ediyorum. Kadınların erkeklerle eşit muamele gördüğü bir Afrika hayal ediyorum..’’ – Waris Dirie, Anneme Mektup"
-
İyi denmiş... fakat Dünya'da insan türü tek cinsiyetli değil !.. 
Kadına gelince "Vahşet" oluyor ha ! Erkeğin suçu ne ki peki ?
Bundan sonra o küçücük yaşında kendisini korumayan annelerinden sebeple kadınlardan bu kendisine yapılan vahşetin intikamını almak için erkekler Dünya'yı kadınlara dar etmek için uğraşırlar. İşte kafasını örtmek isterler ! Bir de derler ki "Bak bunu sizin özgürlüğünüz için istiyor, yapıyoruz" Sonra azıcık bir yeri açık gördüler mi kesildikten sonra elde kalan ile acep n'apabilirim diye düşünürler isterler ki kadınların tek hakkı olsun o da ben ama erkeklerin çok hakkı olsun o da bütün kadınlar !.. Eee küçücük bir çocukken elinde balta, binmiş atına koşarak gelirken üzerine sen de bir ana olarak çıkartıp yatırırsan geleceğin kobrasını baltazarın önüne ve kesildiği an yitip giden, ayrılan parçanın bir solcan misali kıvranarak ölüşünü görünce böyle olması da normal !!!

İiiihihihihi, dıgıdık dıgıdık dıgı dik ! dıgı dick !..

21 Aralık 2013 Cumartesi

Dolar dolu kutularım yok ama hayallerim var !..

En deli hayalimdir... hani hepimizin başına ille bi gelmiştir, yolda yürürken yerde para bulursun ya... Benim hayalim bir çanta bulmak ama içi 100'lük dolarlarla dolu ! E hayal ya gökten benim bulmam için düşmüş. Onca yıl 3 elma düştü diye hep yedik, bunu mu yemiycez ?Hem çanta dedik ise böyle bir durumda artık bir sırt çantası hayal edebilirim.

20 Aralık 2013 Cuma

Sistem çoktan halt etmiştir...

6 Aralık 2013, 12:50
İnsanlar, halklar, ülke denilen sınırlar içine hapsolmuş düşünceler, ruhları bu sınırlar içinde at gözlüğü ile çerçevelenmişler uyanmadığı sürece isteyerek yada istemeyerek seçtiklerinin yönetiminde bütün bu sınırları nefret, kin, intikam, sözde korunma, birşeyleri (Tanrı gibi) koruma kılıfı altında öldürmeyi veya öldürülmeyi, evlatlarının kati olmasını yada katledilmesini kabul ederek yaşayacaklardır. Bugün Dünya'nın bir çok yerinde görüyoruz. Aynı birkaç ay önce bizim ülkemizde de olduğu gibi sokaklarda insanlar. Küçük çocukları ile anne-babalar, öğrenciler, "Amca-teyze senin ne işin var burada yaş yetmiş iş bitmiş git otur evine" diyebilecekleriniz... Şimdi mesela Ukrayna'dayız ! Aynıyız, insanız... Daha iyi, güzel bir gün, bir yarın, bir gelecek istiyoruz kendimiz ve evlatlarımız için. Aksinden taraf olanların istedikleri aynı olmadığına göre ne istediklerini de görmek çok kolay. Onlar bugünü geçmişi kullanarak insanları öfke, ayrıştırma, birbirine düşman etme yöntemleri ile bizden çalıp tüketiyorlar iken yarınlarımızı da solduruyorlar ! Bütün bu olayın en trajikomik yanı da "din", "millet", "ırk", "ülke(sınırları)", "demokrasi", "politika" gibi enstrümanların kullanılması. Dünyanın her "ülke" denen sınırları içerisinde yaşayan halklar bu enstrümanların rezil müziğinde dans etmeyi çoğunluk olarak seviyor gibi görünüyor. Aslında gerçek hiç de öyle değil. Fakat kendilerine bir makam verdirttiklerimizin kurdukları "yönetim" sistemi sebebi ile ellerinde asla bir bireyin, ailenin vs. sahip olamayacağı silahlı, yasal ve hatta "yasadışı" güçleri kullanmaları yetkileri, maddi güçleri (bakınız vergiler nere gidiyor) hep sanki çoğunluk onların dediğini istiyormuş gibi gösterebiliyor veya aksini saklayabiliyorlar !.. Belki yarın sizden yada evladınızdan sırf rengi yada dini,dili veya ülkesinin ismi başka diye birisini öldürmeniz istenecek. Bence internet şu an için veya ileride başka bir iletişim sistemi olacak ise bu biz insanların bu bir avuç "Dün-Gün-Yarın" hırsızlarından bizi koruyup kurtarabilecek bir araçtır. Bence yeryüzündeki her insanın artık önemli amaçlarından birisi de olabildiğince çok sayıda "yabancı" ile tanışması olmalıdır. Dinini, kültürünü, yaşam şeklini-şartlarını vb. öğrenmeli ve paylaşmalıyız.

© Tüm hakları şahsıma aittir !