Bunların temelinde "sevmeyi bilmemek" var bence. Çünki sevmeyi bilsen
sen seni sevmeyeni ve sevgi duymadığın ötekileri cinsel obje olarak da
görmezsin. Çünki o cinsel sapkın dürtüne göre sevmeden ve sevilmeden
hayal ettiğin durumda yapacağın şey apaçık "iğrençlik" olacaktır. Hali
ile iğrenç olsa dahi genelde milletimiz için "sevgi" karşılıklı olmak
zorunda olmadığından ! (ki işte tam da burda sapıklık doğuyor)
Uygulanabilir bir iğrençlik legal ve hatta erkek(ler) tarafından takdir
edilen bir davranış olmuş. Öyle ya "Milli olmak" gibi bir kavram var.
Hayatında ilk temas ettiği kadın anası ve o ki karşılıksız sevgisini
veriyor(normal olarak). Derken bu erkeğin hayatında ikinci temas ettiği
kadın para ile satın alıp sevgisiz bir olay ile oluyor !.. Yani erkeğin
sevmeye ve hele hele eşit şartlarda sevgi hissi paylaşmaya hiç ihtiyacı
olmadığını şartlar ona 0-16(18,20 siz kaç düşünürseniz) yaşları arasında
bizzat yaşatılarak kanıtlandırılıyor. Yaşamın devamında erkek(ler) her
türlü cinsel yoksunluk veya ihtiyaç durumunda sevgi şartı olmaksızın bu
iğrençliğin başrolünde yer bulmakta hiçbir sakınca görmüyorlar. Bu
temelin çıktılarından birisi olarak da her gördüğü kadın elbette onun
sapık düşüncelerinde malzeme, hedef, mağdur olabilecektir. Aslında ve
belki de bu sapmanın temelinde ana sevgisinde olabilir. Öyle ki ana her
şartta ve tüm kusurlarına rağmen çocuğunu "sever" !.. Çevrenizden,
haberlerden vs. epeyce görmüş olmalısınız bunca zamanda. Evladı katildir
ama anası hala bu sapık sevgi şekli nedeni ile onu koruma, saklama,
zarar görmemesi çabasındadır ! Kültürel, sosyal ve inanç bakımından
hayatı boyunca en büyük hatalardan birisi olduğunu bildiği şeyi evladı
yaptığında bu sapık sevgi yüzünden korunası bir suçlu oluvermiştir
anne(ve baba) bakımından !.. Hattası da var, beni şaşırtan bir noktadır
bu. Hukuk böyle bir durumdaki ebeveynleri evlatlarını korudukları için
suçsuz veya suç hafifletici durumda bile görür !.. O ise, tam tersine
belki de en temel azmettiricileri işte bu sapık sevgi temelini çocuğa
veren kişiler bunlardır !!! Bu anne ve baba içinde bulundukları toplumun
geleneksel yaşam şeklini kabullenerek (işte sosyal yapı, inanç şekli,
ahlaki değerleri vs.) kafalarını soktukları o çoğunluk(herkes böyle
yapıyor ama) bataklığında gördükleri "normal" yada "mutlu" rolündeki
insanlara uymak ile en başta bu bataklığı besler. Sonra yeni nesli
pislemekte bireysel görevlerini layıkı ile yerine getirirler !!! Hatta
ufacık yaşlarda "Göster amcalara pipini" diyerek erkeğin erkekliğinin
özelikle cinsel ve organsal yönü şişirilir. İnsan olması, diğerlerinin
de insan olduğu, sırf fiziki bazı farklar nedeni ile onların "başka" ve
"az yada çok" değerli olmadığı öğretilmez. Buna karşın tam aksine
"Yakışıklı, çapkın, kızlar seni kaçırmasın, çok can yakacak" vb. gibi
sözlerle de çocuk ergenlik çağına kadar da iyice saldıray mod aktive
edilerek gazlanır.
Barut fıçısı gibidir ama buna
karşın yetiştirilen kızlara da benzer şekilde farklı fiziki yapısı ve
özellikle cinsel kimliği, organsal farkı sürekli baskı yollu olarak
işlenir. Günü geldiğinde de bu iki insan amma birbirlerini iki farklı
cins olarak öğrenmiş olanlar ebeveynlerinin kontrolünün olmadığı
ortamlardayüzyüze gelirler. Amiyane tabiri ile "Atlamak isteyen erkek"
ile "Vermemek isteyen kız" düellosu başlar. Bir sürü etken girer burada
devreye. Kişinin ailesinin öğretilerine ne kadar inanıp bağlandığı,
kişinin bireysel inanç tarzı, kişinin toplumdan kendi süzgeçi ile
edindiği doğru/yanlışlar, ekonomik şartlar, süreçteki ruhsal durum(ki
bunda da aile yapısı etkendir). Bütün bu etkenler altında taraflar
duygularını ifade edebilmeyi de başarabilirler tabi. Fakat erkek
tarafının içinde yankılanan bir ses vardır yaşamı boyunca. O temelden
gelen ekodur bu. Sevilmese de sevgiye layık olabilmiştir ve tekrar
olabilir. Hatta normal bir ilişki içerisinde her insan gibi hata
yaptığında bu hatasını düzeltme, hatasının sonuçlarını kabullenme gibi
durumlara da girmek istemez. Çünki o her ne kadar yanlış yaptıysa da
hayatının ilk kadını onu hep sevmişti. Hayatının ikinci kadını ise en
büyük yanlışında ona ortak olmuştu(herkes için değil ama işte para verip
birlikte olanlar da azımsanamaz). Suçlu vicdanının sesini bastırmak
için arkadaş çevresine yönelir. Orada da kendisi gibileri görür. Hatta
bir çoğu maskelidir. Daha düne kadar sevdiği kız hakkında ağza
alınmayacak laflar duyar arkadaşlarından ama onlarla birlikte benzer
ifadeleri kullanır, gülüp-geçer, belki birşeyler içer ! Bu süreçte
cinsel ihtiyaç ve yoksunluk hissi doğduğunda gayet doğal olarak ücretini
ödediği sevgisiz, iğrenç ve sapıkça bir yolu kullanır. Bunu yapmak için
çevresinden yardım ve bilgi alabilir, alır ! Yaptıında yine çevresinden
takdir görür !.. Olgunlaştığında bu suçlarına inanç, felsefi, ahlaki
kılıflar da bulabilir. Mesela zamanı geldiğinde günahlarını affettirmek
için inandığı dininin bazı ibadetlerini yerine getirir. Bu yaptığına
"özgürlük" diyebilir.
Para ödeyerek değil de
kandırarak cinsel amaçla kullanıp-bırakma yolunu da kullanabilir tabi
sevgi eşitliğini öğrenememiş kişi. İmkanları dahilinde ekonomik, sosyal,
sınıfsal, kişisel imkanlarını kullanarak da ona göre "karşı cinsi" ama
aslında bir "insanı" aldatarak cinsel açlığını sapıkça giderebilir. Bu
durumlarda da çoğunlukla ya anne-babanın hiç haberi yoktur yada haberi
olsa da anne-baba erkek çocuğunun hatalarını görmez, Ona kusurlarını
gösterip tekrar yapmaması yönünde öneriler sunmazlar ! Bir nevi sapığı
besleyip-büyütmeye devam ederler. Tıpkı toplumsal olarak barındıkları o
bataklıktakiler gibi. Hali ile bu kişilerin oluşturduğu toplumda
inançlar da, ahlak da, sosyal yapı da sapmıştır. Hepsi uygun açıklamalar
cımbız ile alınarak gerek kişisel ve gerekse toplum(çevre) nazarında
haklı ve masuma çıkmak için kullanılır. Elbette ki çevre de bunu evvelce
yaptığı için uygun görülür ve kabul görür.
Sebep ve kaynak :
http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ayse-arman_12/emzirmeyi-erotiklestirmek-bir-erkek-salakligi_29729215