" Bilim adamları 650 milion yıldır dünyanın sakini olan deniz anasının bu başarısını beyni olmayışına bağlıyormuş..."
*Alıntı kısmı bu kadardı, şimdi söz bende*
-
Bunun gerçek hikayesini ben size anlatayım...
Evrim
sürecinde aslında bir dönemde insan türü beyinsizdi. Beyin tek başına
farklı bir organizmaydı. Çevre koşulları zorlaşmaya başladığında,
Dina-zor gelen beyine çok daha zor gelecektir elbette ki koruyucu bir
kabuğu olmadığında. Beyin de bir kabuk arayışına girdi acilen ve etrafta
gördüğü o çağda halen beyinsiz kalabilmeyi başarmış canlı türü olan
"insan" türüne rastladı. Normalde "Bu organizmayı işgal etmiş olan bir
beyin vardır kesin, şimdi onunla savaşmam gerekecek, haydi bismillah"
diyerek insan beynine doğru ilerledi. Tabi mikro organizma bazında
gerçekleşen bu ilerleyiş biraz zaman aldı. Bu yolculuğu esnasında da
bünyedeki hücrelerin beyinsiz bir biçimde başıboş ve tümüyle bir kendini
harcama şeklinde işleyişine bizzat tanık oldu. Kafa tası makamına
geldiğinde bütün ölümcül silahları ile içeri girmişti ki o da ne burası
boş !
Bu tür yalnız değildi... Bizim beyin ele
geçirdiği insan bedeni ile hemen kendü türündekileri aradı, onlara bu
yeni koruyucu kalkan yaşam alanını gösterdi. Onlar da insan denen türün
boş tasına akın ettiler.
Günümüzde bu olayı çok
farklı biçimde ifade ederler ama temelde aynı vakadır. "Allah akıl
dağıtırken sen neredeydin" derler ya, işte bu ifadenin altında yatan
tarihi gerçek budur.
-
Hikayenin
devamında bünyeye yerleşen bu yeni organizmayı kabul etmeyen ve baş
kaldıran (yoksa başka türlü mü tabir ediliyordu) bağzı "organ"izmalar da
olmuş zaman içerisinde. Mesela bu vücudun müdürü benim diyen bildiğiniz
oturma grubumuz. Çift yanaklı, kimi zaman gamzeli Çoğu zaman gök gürültülü ve parçalı bulutlu 💩 bir havası olsa da o gülünce bütün bünyenin de güldüğü herkesçe defalarca tecrübe edilmiştir