Bu ırkçılık da harbi neden böyle kolayca sevilir aslında !!! Bence
kişisel eziklik duygusu temeline dayanır !.. Dikkat edin bunun en basit
düzeyde ve de en çok görüldüğü alan "Futbol takımı fanatikliği"
alanındadır. Bireysel ezik, bir gruba insanlık adına hiçbir pozitif
katkı sağlama gereği olmadan katılır. Ezik sırf karşı takımlar hakkında
ne kadar ateşli ve aşağılık olabilir ise dahil olduğu grup üyelerinin
çoğunluğu tarafından takdir görür !..
Bana göre tüm izole
türleri zaman içinde sapkınlığa yönelir. İzole olması sebebi ile
kendisinin saptığı yeri de göremez, idrak edemez. Önceki yüzyıla ve
hatta bu yüzyıla da ulaşan ırkçılık akımlarında da bu hep böyle
olmuştur. İnsan günümüzde de olduğu gibi geçmişte bu ırkçılık sebebi ile
bir çok yetişkin beyini-düşünceyi katletmiştir. Bir yönden ırkçılık
hayvanlarda görüp taklit ettiğimiz bir hareket tarzı da diyebiliriz.
Öyle ya, bir çok hayvan türü büyük-küçük gruplar oluşturarak kendi
yaşamının daha uzun sürmesini amaçlar. Binlerce balığı bir başka grup
5-10 bireyden oluşan balina ekibi çevirip topluca katleder. Gruba
katılanlardan çoğu gider-azı kalır ama kalan azlar için grup onlara
beklentilerini vermiştir ! Ölenler ise bir eleştiri yapabilecek durumda
değillerdir artık. Ölenler adına da hayatta kalanlar konuşur ve ölenleri
"Kahraman" ilan ederler :) Hatta öyledir ki ölen anası-babasıdır ve onu
kahraman ilan eder çocuk(ları) !.. (Biz hayvan olmadığımızı, onlardan
çok daha iyi-önde-ileri olduğumuzu iddia ettiğimiz için onların
yaptıklarını yapmamamız gerekir. Değil mi ? Gerçi hiçbir hayvan israf
etmez herhalde ! :) Yani aslında onların yaptığını yapmıyoruz. Biz
onlardan çok daha beterini yapıyoruz, bizzat kendi türümüzü bile israf
ediyoruz amma o bile yetmiyor)
O ise ırkçılık yapmasalar. Olmayan
bir ırkın çoğu zaman sözde yaşam koşullarını daha iyileştirmek için
öteki ırkları(grupları) yaşadıkları yerinden etmek, soyunu tüketmek vs.
gibi bir durum da olmayabilir(Bu bilinç olsa öteki gruplar diye bir şey
de olmayacağından). Zaten bilim bugün gen haritamızdan soyumuzun
Afrika'dan geldiğini ve aslında kökümüzün aynı olduğunu söylüyor ! Fakat
nedense bu gerçeğe inanmak yer yüzünde yaşayan milyar insanın işine hiç
gelmiyor. Bu milyar koyun ! Bazı kurt yöneticiler tarafından birkaç ana
gruba bölünmüş. Mesela birkaç din olarak. Mesela birkaç millet olarak !
Mesela birkaç da coğrafi sınırlar içinde ülke olarak !.. İşte bu tıpkı
bir çiftçinin sürüsünü kontrol etmek için inşaa ettiği tarlanın
çitlerine benziyor !.. Koyun sürüsü öyle güzel idare ediliyor ki bu
çitler içinde beni sömüren çiftçi patronumdan başkası beni sömürmesin
diye beni öteki çitlere düşman etmesini heves ve coşku ile bekliyorum !
Hatta çocuklarım katiyetle ve özellikle bu düşmanlık ile büyüsün diye o
yönde eğitilmesini de istiyorum !!! Eğer ben ölmez de kahraman olmaz
isem, çocuklarımdan birisi ölüp kahraman olabilsin diye ;) ! Bu şekilde
ezik ve sürüye ait olmak zorunda eğitilmese idik belki ölmüşlerin tümü
veya öleceklerin tümü bir Einstein olmayacaktı fakat öldürüp-ölürken
olduğundan çok ama çok daha yararlı bir yaşamları olacaktı bugünün ve
yarının insanları için.
Velhasıl sürünün bildiği güç olan
maddi güç, para bu yönetenlerin elinde olduğu sürece onlar bu keyiften
vazgeçmez. Gözleri doymaz. Dolayısı ile de sadece kasapta insan eti
satılmıyor diye kendisini masum etçil sanan bugünün insanları aslında
düpedüz birbirlerinin eti ve kanı ile yaşayan aptal sürüsüdür !..
Bir
de bir çokları sanıyor ki "Bilim" insanlığı kurtaracak :) O bilime sen
oturduğun yerden bir dirhem katkı-etki yapıyor musun ? Yapan birkaç
koyun dahi ulaşılan bilimsel gelişimleri kendileri kullanamıyor. Sen
sadece bilimin buluşlarından yönetenlerin sana rahat uyuman için verdiği
oyuncaklar ile kandırılıyorsun. Esas bilimin ulaştığı son noktalar da
her zaman onların hizmetindedir.
Basit ırkçılık konusunda hemen
her yerde duyabileceğiniz bir söylem şöyledir, "Bilmem nereliler çok
kötü, oranın insanı hiç yaramaz" vb. gibi. Zerre beyni olan birisi bunu
diyene şunu soramaz mı ? Bu sapkın düşünceleri kabul etmeden önce
kendisine de soramaz mı ? "E peki madem oranın insanları çok kötü,
yaramaz vs. peki neden onlar birbirini bu kötülükleri içinde mahvedip
yok olup yitip gitmiyorlar da bizden iyi durumdalar ve buna karşın üstün
olduğunu söylediğin bizlerin bu hali nedir" !!!
Tarihe
baktığımızda nice kanlı savaşlar görürüz. Savaşlar sürecinde ölen
binlerden sonra kazanan tarafın kaybeden taraftan öldürdüğü başka binler
gelmiştir. Fakat bunca katliama rağmen insan nüfusu arttıkça artmıştır.
Bunu yapan kim ? Sen-ben(Sen derken hani illa ki karşı cins olarak ;) )
!.. Yani apaçık görülüyor ki ölüp-öldürmen için senden üremeni isteyen
bir sistem var. Tavuk çiftliğindeki tavuklardan ne farkın var ? Her gün
yumurtla ve evlatlarını birileri yesin. Sen önüne konan yemin keyfini
sürüyorsun ya, gerisini boşver !!!
Bir de şöyle
düşünelim... Bugün insanlığın elinden bütün silahları alınsa. Bir güç
olsa bizi öldürecek iğne bile bulunmaz konuma soksa. Sizce insan türü
için Dünya'da tehlike olabilecek bir canlı türü var mıdır ?! Acaba böyle
bir durumda herhangi bir başka canlı türü bir günde trafik kazası, iş
kazası, savaş, ürettiğimiz çevresel zehir ile birbirimizi öldürmemiz vb.
gibi sebeplerden daha çok fazla ve hızlı yok edebilir mi ?! Silahları
kimin için üretiyoruz yani ? Birbirimizi katletmek için. Ne büyük
salaklıktır ki nice insan var ülkesinin sahip olduğu askeri güç ile
övünür-gurur duyar. Zannetmektedir ki salak bu silahlar ile kendinden
birileri kendi ırkının mevcut ve gelecek nesillerinin yaşamını koruyacak
ve sürdürecektir. O ise sistemin uydurduğu ve onu inandırdığı öyle bir
ırk yok. Alenen insan-insana öldürme için üretilir bu teknoloji
oyuncakları da. Ha kimisi bazen doyamaz, gider ne biliyim göle konan
ördeği 30-50 metreden saniyede 500km/h ile giden bir silahın kurşunu ile
katleder, buna da spor falan der !
-
http://t2174a.blogcu.com/turk-irkinin-fiziksel-ozellikleri/13287301
Ciddiye alanın kendi alınganlığı ve sorunudur !.. Hayatın bildiğim en şüphesiz dersi "Ciddiye alır isen seninle bir güzel dalgasını geçer, dalgaya alırsan da seni çok ciddiye alır" !!!
29 Haziran 2015 Pazartesi
Irkçılık üzerine... Balıkçılık falan gibi bir şey değil ki bu !
19 Haziran 2015 Cuma
Bu adam ne diyor ? Emin Çapa
"Bu adam ne diyor?" diyebilirsiniz. Bizim millet zaten çokca der. Benim annem-babam bile diyor. "Amaaan oğlum benim ömrüm bitmiş, şurada 10 yıl daha yaşar mıyım bilmem" deyip geçiyor mesela :) Bir tek bu konuda da değil. Fakat öte yandan da sana sigortalı işe gir vs. diye akıl veriyor !.. E işte ben de "Sigorta migorta hak getire, şunun şurasında 15-20 yıl sonra zaten devlet emekli maaşını ödeyemez hale gelecek. Bilimsel olarak bu gerçek görünüyor" diyorum ! Evet, bu hep övünülen Türk nüfusunün çoğu genç, bu bizi çok güçlü yapıyor falan lafları vardı ya yıllardır yedirilen bize. Hah işte, o genç nüfus büyüdü ve orta yaşlara geldi. 15-20 yıl içinde de o genç nüfus yaşlı nüfus konumuna gelecek. Ne olacak ? Bu sefer denecek olan da "Türkiye'nin nüfusu çoğunlukla yaşlılardan oluşuyor" ! Bunun getirileri neler olacal ? Daha az genç ve çalışan nüfus yaşlı nüfusun ihtiyaçlarını karşılayamayacak. Ne bu ihtiyaçlar ? E çalışıp vergi ödüyecekler, o vergiler ile yaşlılara emekli maaşı ödeyecek devlet, yaşlıların sağlık giderlerini karşılayacak devlet !!! Gördün mü genç sen şimdi geleceğini az-biraz ?! Haa bu dediğim de sadece bir minik sonuç. Lütfen aşağıdaki videoyu izleyin. Zaten o gelecek olan gençlerin performansı dahi ihtimaller içindeki en ama en pozitif olabileceklerin bile imkansız olduğunu göreceksiniz. Bunu yapan da tam da bugünlerde 15-30 yaş arası çocuk sahibi olan ailelerin günlük ihtiyaçları için kendilerinin ve evlatlarının hayatlarını satmış olmalarıdır ! Nasıl satmak ? Hurafelere, ona buna inanıp kendini zerre geliştirmeyerek. Siyasilerin din sömürülerine alet olarak sattılar evlatlarının hayatlarını dahi. Söze gelince de "Oh evladım canım feda sana" !!!
İşte buyrun , izleyin...
9 Haziran 2015 Salı
Benim zamanımda...(Bir İstanbul hatırasıdır bu)
Benim zamanımda...
Otobüslerde tıka basa okula, işe gidip-gelir iken sadece kapının tepesinde bulunan "inecek var" düğmesine uzak düşenlerin inecekleri durağa yaklaşıldıkça yaşadıkları strese ortak olmuş bir vatandaşım. Bazen birisinin ricası üzerine o düğmeye basmak insana önemli bir iyilik yapmış hissi de verirdi !.. Bazen henüz duraktan kalkmış iken düğmeye basarak bütün inecekleri stresten kurtaranlardan olurdum. Bizim zamanımızda otobüs ile okula veya işe gitmek de apayrı bir işti. Körüklü otobüsleri ilk gördüğümüzde amma beğenmiştik. Ikarus marka hem de Made in Hungary !.. Türk malı değil ya, yeterliydi ortaokul çağımızda bizim için önemli derecede iyi bir şey olması için !.. Körüğün gerisinde birkaç sefer virajlarda savrulup da tutunacak bir dal aradığımızda anladık ki bu Hungary'de insanlar ya ahtapot gibi çok kollu yada çok güçlü tutuşa sahiplerdi. Belki de yeni otobüslerin kaptan pilot bölümüne oturan bizim ralli pilotu olamamış insanımızın sürüş kabiliyeti sebebi ile oluyordu bu ! Çok geçmeden körüklerin yırtılması sebebi ile körük altında kalmak zorunda olduğunuz durumlarda yağmurlu bir gün ise sabah duş almadan evden çıkmış olmanızı sorun etmenize gerek de kalmadığını öğretmişti bize bu otobüsler.
Bir İstanbul hatırasıdır...
___________ 30 Kasım 2013 - Şimdi, Naklen ________
Labels:
ikarus,
istanbul hatırası,
körüklü otobüs,
ortaokul,
otobüs
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)