24 Temmuz 2024 Çarşamba

Haydi çocuk yapalım! Bir çocuk yetmez üç çocuk yapalım!..

 Çocuğunuzun "normal" olduğunu gösteren 3 temel işaret... 

 1. Sabahtan akşama kadar yaramazlıklar yapan bir çocuk anne-babasına göre normal olmayabilir; fakat gerçekte ise çocuğun bu hali normal olandır!.. 

2. Sürekli itiraz eden, kendisini ve düşüncelerini savunan, neyi ne zaman yapmak istiyor ise onu yapmak isteyen bir çocuk; hiçbir anne babanın işine gelmez. Aslında böyle bir çocuk özgüvenini ve kendisine ait düşüncelerni geliştiriyordur.(Eh eğer çocuklarınızla gün boyu birebir siz ilgileniyorsanız diyelim. Bazı aileler çocuklarına özel dersler aldırabiliyorlar. Spor, müzik vb. öğretmenleri onlarla ilgileniyor günün büyük kısmında) 

3. Akşama kadar bağırıp-çağıran duygu ve düşüncelerini, günlük aktivitelerde hislerini yüksek sesle dışavuran bir çocuk; ebevenylere zor bir çocuk gibi hissettirir; fakat bu durum çocuğunuzun gelişim sürecinin daha sağlıklı bir şekilde geçirmekte olduğunun işaretidir. Şunu unutmayın ki Dünya'ya getirdiğiniz bir ruh ve bir insan, bir şahıs ve onun bir karakteri olacak. Sizler de zamanında çocuktunuz. Bizzat siz bugün size zor günler yaşatan çocuğunuz gibi bir çocuk olmamışsanız bile etrafınızda sizden farklı çocuğunuza benzer çocuklar muhakkak görmüşsünüzdür. Çocuğunuzun gelişim sürecinde ona eşlik etmeye çalışın. Onun duygu ve düşüncelerine engel koyup gelişen karakterini ezmek için uğraşmayın!.. Elbette ki aşırı durumlar da olabilir, bu gibi durumlarda bazen çocuklar ilgi istiyor olabilir. Bazı durumlarda ise bir sorun olduğuna işaret edebilir tabi ki. Fakat günlük hayatımız bizi zorladığında çocuğumuzun bizim hayatımızı daha zorlaştırdığını düşünmeden önce ebeveyn olarak kendi günlük yaşantımızı da bir gözden geçirelim. 

 

Benim çevremde gördüğüm kadarı ile insanlarımızın ölçü ayarları da kaçmış. En basitinden bir yerde yemek yiyorsunuz, o gün yaşadıklarınızdan dolayı ve/veya eh iyi de bir para ödediyseniz, yanınızda da sizi mutlu eden birileri var ise yemeği aşırı överek "Çok güzeldi, harikaydı, müthişti" gibi aşırı yüksek ölçümler ile ifade edebiliyoruz. Benzer durumları satın alınan bir üründe yeni aldığımızda da yaşarız. Çünkü genelde alış-veriş de insanı mutlu eder, hele ki para biriktirip bir süredir almayı planladığınız bir şeyi aldıysanız... İşte böyle durumlarda da alış-veriş sonrası yaptığımız erken ürün yorumlarında da ayarsız ölçümlerimiz ile çok yüksekten ifadeler kullanıp "Harika bir ürün, yıllardır almadığıma pişmanım, şiddetle tavsiye ediyorum" gibi ifadeler kullanabiliyoruz. Anne-babalar da çoğu durumda kendilerini kültürel ve dini öğretilerin de etkisi ile çok yüksek bir konumdan çocuklarına bu perspektiften bakıyorlar. Kendimizi de çok abartmadan, çocuklarımızın yaramazlık ve itirazlarını da çok abartmadan daha ayarlı bir bakış açısı ile olayları ölçmemizi öneriyorum. Şunu da kabul ediyorum, günümüz ekonomik koşullarında çalışan anne-baba biraz da zeki, aktif bir çocuğun zorlayan şartlarında benim buradaki sözlerim hakkında "Sen ne bilirsin yaşadıklarımızı?" şeklinde tepki gösterebilirler. Ben çocuğa ebeveyn şiddetinin kabul gördüğü bir dönemde büyüdüm. Aşırıya gitmedikçe ebeveynlerin fiziksel, sözlü şiddetinin eğitim açısından uygun olduğunu ve uzun yıllar çevremde ve kardeşlerim üzerinde uygulandığını yaşayarak büyüdüm. Yaptığımız ne büyük kusurdu? Örnek vereyim, annemiz işten gelmiş, yemek yapmış ama o yemeğin tadını sevmiyoruz mesela ve nasıl sözlü şiddete maruz kalıyoruz! Birkaç sene sonra bu çocuk sırf annesini mutlu etmek için, sözlü veya fiziksel şiddete maruz kalmamak için sevmediği halde bu yemekleri yemek, istenen şeyleri yapmak zorunda kalıyor. Çünkü çocuk huzur ve ebeveynleri tarafından onaylanmak ve onları mutlu görmek istiyor!.. İlerideki yıllarda ise bu çocuk herhangi bir mobbing olayında, kendinden makam veya yaş olarak yüksek konumdaki bir insanın benzer şiddetine maruz kaldığında iş ortamında veya arkadaş ortamında, okulda istemediği halde bağzı saçma sapan şeyleri susup kabulleniyor! İşte bugünlerde koskoca kadınların-adamların aklınızın almadığı saçma sapan şeyleri nasıl kabul edip yaptıklarını sorup cevap bulamıyorsunuz ya? Onlar işte böyle ortamlarda çocukluk yaşamış insanlar olabilirler. Yine burada "olabilirler" diyorum. Ölçümü koyuyorum "Kesin benim dediğim gibi böyle ortamlarda büyümüş çocuklardır" diyemem, diyemeyiz. Çünki her çocuğun(insanın) bir arkadaş yada iş yerinde vs. denk geldiği aydınlatıcı bir insan sayesinde uyanış yaşama ihtimali de var olduğu gibi hayatını karartan birileri ile karşılaşma ihtimali de var. Hayat-yaşamak her an büyük rizkleri de taşıyor önümüze, yani çok güzel bir çocukluk gelişimi geçirmiş bir genç hayatının başka bir döneminde yıkıcı kırılmalar yaşamış da olabilir. Yargılamadan önce anlamaya, mümkün ise dinlemeye, öğrenmeye ve sonra bir kişi hakkında ölçüm yapmaya çalışmak en güzeli. Hepinize güzel günler geçirmenizi dilerim...

16 Temmuz 2024 Salı

ve geldik 50 senenin sonuna !..

Yarım asırlık yaşamımda hayatta kalma başarısını gösteren Annem ve Babam'a öncelikle teşekkür eder, saygılarımı sunarım... Bunu ayrı bir yere, şöyle önemli ve üst bir köşeye koyayım ilk önce. 

Bildiğim bazı arkadaşlarımın anne yada babaları benim yaşıma gelmeden çok daha önce ya hayatlarından çıkmış başka yerlere gitmiş yada vefat etmişler. Ben bu yönden çok daha şanslıyım. 

Zaman zaman annemden şöyle şeyler duyuyorum "Ben ölünce beni çok ararsın" bazen de "Geçen bir video gördüm çocuk anasının mezarına gitmiş ağlıyor, anne neredesin konuşacak kimse yok diyor". Şimdi bir ebeveyn ciddi bir sağlık sorumu olmayan 50 yaşını bitirmiş bir evladı için "Ben olmazsam bu salak yaşayamaz" diye bir duyguya sahip ise %100 başarısız bir anne-babadır. Ayrıca böyle şeyleri evladına söylemesi de bana göre hakarettir, aşağılamadır. Şöyle ki bu demek istiyor ki "Be aptal, ey beceriksiz ben olmasam sen yaşayamazsın" ! Gerçi ben bunu sözlü olarak veya ima edilerek yaşadım bu 50 yılın 40'ını. Bu düşünceye sahip olmak nasıl bir duygu halidir acaba? Neden bir anne 50 yaşına gelmiş oğlunu aşağılar, zavallı, beceriksiz bir göz ile görür? Benim de oğlum var üstelik benim yaşımın yarısına bile gelmemiş olduğu halde annesi ile birlikte ve tabi ki öğretmenleriyle arkadaşlarıyla birlikte oğlumun iyi yetiştiğini düşünüyor, hissediyor ve görüyorum. Yaşından eksik yapamadıkları yada abartabileceğim kadar yaşından büyük işler yaptığını söylemiyorum. Öyle bir bakış açım da yok. Niye bir insan önce kendisi olmaz da ürer ve tüm olmamışlık hali ile ürediği çocuklarına bütün ham, olmamış, eksik, yanlış bildiklerini zorla, hakaretlerle, şiddet ile, dayak ile öğretir ve bir de yıllar sonra karşısına geçip de kendisi ile hala bur şekilde seni acizmişcesine bensiz yapamazsın manasında aşağılar? Bu neyin böbürlenmesidir, neyin büyüklüğüdür? Ha yani bu da aynı şey, şu hikaye "Bilmem kim de olmasa Türkiye yıkılır, Türkiye kalmaz" bunun küçüğü işte, o kadar olamamış da bizimkisi de kendisini "Aile" çapında ailenin temel taşı ana kolonu gibi görüyor herhalde. E ne anladık senin O çok kızdığını söylediğin karaktere kızmandan? Hiçbir farkın yok. Zaten yok da bunun farkında değil. Bazen gösteriyorum ama o kadar gidik ki bunu görecek gibi olduğunda korkup bu sefer saldırarak konuyu rezilliğe devirip kaçıyor. Büyük ya ! Yani yaş olarak büyük ama hiç büyümemiş. 

Gelmiş bana 2024'ün cehennem sıcakları bir Temmuz gecesinde işte bilmem kimin dedikleri yalan imiş de ama niye işte kimseler de bu yalanlara rağmen bişey yapamıyormuş. Bunun üzerine şu hikayeyi anlattım, 

Muaviye'nin dişi deve olayı


Bana yıllarca yaptığım yada düşündüğüm her konuda aşağılar bir tavırla "Hııı evet bunca insan yanlış yapıyor/biliyor bir sen doğrusunu biliyorsun" diyen birisidir ayrıca kendisi. Bu hikayeyi anlattığımda anladı belki bilemem ama anladığını düşündüğümde de buraya da hafiften hatırlatma babında dokundum ve dedim ki "Ya, işte öyle herkesin dediği doğru oluyor, sen ben yapmadım diye yırtınsan da herkes senin için yaptı der ise yapmışsındır değil mi?" ! İşte böyle bir olmamışlık ile 50 sene geçirdik. 

Bugün ben nasıl şunun farkına varabiliyorsam, "Annem ve babam benim Dünya'ya gelmeme vesile olmuşlar, beni koruyup(nelerden o da şüpheli-bkz dip not),doyurup büyütmüşler. Yapabildikleri kadarıyla doğru bildiklerini bana öğretmişler." İnkar edilemez fiziksel gerçekler bunlar. Ben de baba oldum ve bu fiziksel gerçeklikleri yaşadım. Öyle ki bu fiziksel gerçeklik insanın evladı olduğunuda bir süre kendi gelişimi duruyor ve kendisi için yapacaklarını yapmayıp bütün imkanlarını evladına veriyor. Bu öncelikle müthiş bir "ZAMAN". Fakat ben sanmıyorum ki evladım için istediğim şeyleri yapmadıklarında onları garip ve aşırı duygusal şantajlar ile yaşamak istediklerinden ve yapmak istediklerinden alıkoymaya çalışayım. (NOT: Sağlıksız şeyler karşısında yapılabilir böyle şantajlar ona kabulüm, misal alkol bağımlısı bir çocuk oluyor ise "Git tedavi ol yoksa hakkımı helal etmem" derse bir anne haklı görebilirim çünkü ya kendi ya başkalarını da öldürebilecek durumlar doğabilir). Fakat biz o kadar gereksiz ve ufak olabilecek ve hatta bir kişinin kişilik gelişiminde kendi karar verip, o yolda yürüyüp, yaptıklarının sorumluluğunu taşıyacağı konularda bile böyle ebeveyn tarafından duygusal şantajlara maruz kaldık ki sanki kendileri mükemmel insanlarmış da, hiç hata yapmamışlar da bizi de hata yapmayan mükemmel çocuklar olarak yetiştirebileceklerine inanıyorlar, onları dinlersek mükemmel mutlu bir hayatımız olacağına inanıyorlar! Bu annelik-babalık olamaz. Git bir kil al, oyun hamuru al onu yoğur falan erkek mi kız mı ne istiyorsan ondan yap elinin altında dursun, zamanla beğenmediğin bir yeri olursa ıslat yumuşat uzat-büyüt-eğ-bük mutlu ol. Anne-babalık zihinsel engeli olmayan bir insana 50-55-60 sene hayatındaki kararlara gerektiğinde duygusal şantajlarla müdahale etmek değildir. En normal gününde bile işte böyle "Ben olmasam mahvolursun, yaşayamazsın, sürünürsün" anlamına gelebilecek ifadelerde bulunmak değildir. 

Benim en çok şaşırdığım durumlarımızdan birisi de benim bunu yıllar önce idrak etmiş olmama rağmen ve kendimi çok bilgili, eğitimli, feleğin çemberinden geçmiş biri olarak da görmememe rağmen fark etmişim ama benden 20 sene büyük olan ve bütün bu tavırları ile benden çok daha bilgili, tecrübeli, zeki ve üstün olduğunu iddia eden anne-baba konumundakilerin farkında olamamaları nedendir? Bu düşünceme, soruma bulduğum cevaplar var aslında. Şöyle ki, düşünmek ve akıl etmek neticesinde ne kadar çok bilmediğini fark edip de bilmek için çaba göstermek gerçekten uzun emek isteyen bir iştir. Bizimkiler bunu değil de hayatın fiziki hamallığını, ezberlerini ve tekrarlarını yüklenmeyi tercih etmişler böylece mal varlığı olarak sadece benden önce gelmiş olmanın avantajı ellerinde varken benim gibi evlatlarını bu mal varlıkları ile bile dövmüşler! Toplumumuz bu hikayelerle doludur, çok da şahsi ben anlattığım için benim başıma gelmiş gibi görmüyorum bu durumu bu yüzden. Yaşamın ezberlerini kabul ederek de düşünmek için beyinlerini kullanmamışlar. Onlar için "Ben çocukken, ben delikanlıyken, ben iş hayatımda... şu şu şunlar bana yapıldında gönlümün kırıldığını, kendime insanlık dışı muamele yapıldığını, çok yaralandığımı hissediyordum öyle ise ben bunları canımdan çok sevdiğim evlatlarıma yapmayayım, benim annem bilememiş gördüklerini tekrar etmektir zannetmiş bana uygulamış ama ben farkına vardım bu hatanın" diyememişler diye düşünüyorum. 

Ayrıca insanlar her kim olurlarsa olsunlar, hani kolayından farkı anlatmak amacıyla şimdi kullanacağım makamsal konum belirteçleri, işte misal Profesör bilmem kimin oğlu çok eğitimli ve bilgili olduğu için evladına her türlü baskı ile istediğini yaptırmakta haklı bir ebeveyndir çünkü o çok bilgilirid ama ilkokulu bitirememiş çıraklık yaparak koltuk döşemecisi olmuş benim babamın bana bildiklerini zor ile kabul ettirip doğruları bunlardır diye beni istediği gibi bir yaşama zorlamaya hakkı yoktur diyemeyiz. Her ikisinin de böyle bir zulüme hakları yoktur. Bunun farkında olamayıp ebeveyn görevlerini aşırılığa taşıyıp evlatlarımızı ve dolayısıyla toplumumuzu ezilmiş ve kırılmış ruhlu bir toplum yapıyorlar. Bu nedenle de toplumumuz buna benzer liderlere kolayca kapılıyor olabilirler hatta. Hatta bunun temelinde benzer bir korku yatıyor bile olabilir. 



Dip Not :
Bazen evladınızı korumak için evladınızın sosyal çevre ile uyumlu olması onun yaşadığı çevre tarafından yabancı görülmeyip dışlanmaması ve düşmanlaştırılmaması için evladınıza yanlış da olsa yaşadığınız toplumun kurallarını, kültürünü, dilini öğretirsiniz anne-baba olarak. Bunu da anlıyorum ama mesela günümüzde bazı farklı dilleri konuşanların bunları unutmadıklarını da görüyoruz. Bu hassasiyeti onlar dil konusunda yeni nesillerine aktarabilmişlerken bazıları bunu yapmamışlar, bu da bana ebeveyn korumak amacıyla bazen de bir evladı zehirleyebilir veya tümüyle kişliğini mahvedebilir/silebilir! durumlarının yaşandığı gerçeğini gösteriyor.