Birkaç aşırı zenginleşmiş insan düşmanı sapığa gıpta ile bakan insanlar da onlar gibi sapıktır! Başarı bankada sayısını görüp mest olduğun, bu nedenle iş verdiğini yani RIZK verdiğini düşünerek kendini kendi çapında "HALiFE" ilan ettiğin şey değildir. Fakat birçok sapık bunu başarı olarak görür. Çünkü kendisi de öyle iyi biliyor ki benzer maddi imkanlara ulaştığında aynı o kişi gibi yapacak, olacak.
Mesela Elon Musk, sözüm ona şimdi LGBT. Çünkü kendisinden dinleyeceğiniz hikayesinde göre doktorlar bunu kandırmış, oğluna cinsiyet değiştirme ilaçları verip oğlunu transcinsiyet değişikliği yapmışlar. Bu işlerin hepsi para ve paranın şimarıklığı ile olacak şeyler diye düşünüyorum. Öyle "kendimi kadın gibi hissediyorum, cinsiyetimi değiştirmeden yaşayamam" diyecek kaç kişi vardır?
50 sene, yarım asır yaşadım bildiğim tek cinsiyet değiştiren kişi Bül En Ters Oy idi, o da isminden belli. Ne zaman bunu yapabildi? Madden epey bir yüksek seviyeye ulaştığında. Başarı öyle para, ev, türlü mal varlıklarının çokluğu ile alakalı değil. Başarı huzurlu ve sakin bir hayatın var mı? Güvende hissediyor musun? Sağlıklı yaşayabilecek imkanlara ulaşabiliyor musun? Aslında bu son 2 soru cümlem de "Güvende hissediyor musun?" sorusunun altındadır. Yani birisi gelip kafana silah dayamıyor belki ama her gün yediğin gıdaların ölümcül zehirlerle üretilmesi aslında seni ve aileni göremediğin bir silah ile her gün azar azar öldürmektir.
Ciddiye alanın kendi alınganlığı ve sorunudur !.. Hayatın bildiğim en şüphesiz dersi "Ciddiye alır isen seninle bir güzel dalgasını geçer, dalgaya alırsan da seni çok ciddiye alır" !!!
19 Ocak 2025 Pazar
Başarı'nın sırrı. BAŞ arı yani kraliçe arı mıdır?
16 Ocak 2025 Perşembe
Bekarlık sultanlık mı? Yalnızlığa çare olarak evlenmek mi gerek?
Yalnızlıktan yani aslında bekarlıktan sıkıldığı için bir video paylaşan arkadaş bende şu düşünceleri canlandırdı ve yazmak istedim...
Üstadım sen gariplik hissine kapılmışsın, yani hani gariban hissi demek istiyorum. Misal ben bakıyorum şimdi, annem yemek pişiriyor, ezberlemiş, hiç bir "sağlıklı yemek pişireyim, evladıma iyi bakayım" gibi bilinçle pişirmiyor. Anneme göre ezberi tekrar, karnımızı şişirecek bişey pişirelim. Yalnız değilim, dibi kazınmış bir teflonda zehirli yemekler pişiriyor yiyorum ! O gıdayı o şekilde harcayarak zaten benim kendime hazırlama imkanımı da gasp ediyor. Eşin, anne falan seni seve seve zehirleyebilir de yani. Alıyor marketten en dip, en ucuz ürünü, böylece çok yapıp karnımızı sağlıksız ürünlerle şişirip bizi birkaç sene sonraki kansere ne güzel hazırlıyor!? Yalnız olsam belki bunun %50'si az gıda tüketeceğim ama %50 de daha az zehir yiyeceğim en azından. Sonra hayatınıza giren her 2'nci şahıs %100 mükemmel insan mı? Bir sürü sorun, anlaşmazlık, uyumsuzluklar olabilir ve bunlar zamanla artarak hayatınızı bir de toksik ilişki denen duygusal ve iletişim açısından zehirli bir hale de getirebilir. Evlendiğinizde öyle evinize gelen misafir gibi, "e hadi geç oldu ben kalkayım" da demez, gitmez, gidemez! Öyle balkondan uzaktan seyrettiğiniz gibi 20-40 dakika değil ya da yolda yürürken bebek arabasını iterken kolkola girmiş gülümseyen bir çifti gördüğünüz anlar değil ki evlilik hayatında geçen 1 gün. Öyle çok şeylere yutkunmak zorunda kalırsın ki, evladına birşey alamadığında falan. Allah göstermesin diyeyim ama gösteriyor da, hele bir de otizm, veya işte ciddi bir ameliyatlık operasyondu vb. gerekecek durumlar olduğunda paran da yetmez ise, göz göre göre gidip sağlık hizmetinin en ucuzuna yönelmek zorunda kalan bir baba durumunda kalırsan o an insan bütüüün yaptıklarının geçmişin yüküyle öyle bir ağırlık çöküyor ki insanın üzerine... Artık herkes yaşıyor ama çocuğundan, karına hepiniz biliyorsunuz bu halin sebeplerini ve sorumlularını. Çünkü biz belki 3-5-15 yaşlarında bilmiyorduk sıvasız kırmızı tuğla duvarlı gecekonduda yaşarken niye böyleydik ama yaş gelince 18-20, hele 40'lara anlıyorsun. Anlamadınız mı? Haa bilemem, sizin aylık geliriniz bugün için tek başınıza 70.000-80.000 TL'dir, eviniz de vardır, ben asgari ücretli biri ile bile evlensem hem gül gibi geçinir hem de para da biriktirir, 2-3 sene sonra 1-2 çocuğa da bakabilirm diye ekonomik bir planlamayı hesaplamış olabilirsiniz. Ben evladım giysin diye kendime gibip 3 harfli marketlerdeki en ucuz ayakkabılardan aldım mesela. Altı da incecik, kışın resmen yerin soğuğunu tabanlardan hissediyorum, yoldaki en ufak minik taş zerrelerini bile tabandan hissediyorum, herhalde kışı çıkartmaz diye düşünüyorum bu ince taban. Gelir belli ise, o geliri paylaşmakk için 2-3 insan daha hayatınıza kattığınız an bilin ki 1 fakirseniz 3 çok fakir olacaksınız. Bu çok açık ekonomik olarak. Peki bir insan nasıl bu kadar düşüncesiz ve bencil bir şekilde sırf yoksulluğumu benim ile paylaşacak mutsuzlar yaratayım ister? Bence bu apaçık bir yaşama bakış açısı ve kişilik problemidir. İşte bu problemi yaşayanlar için de birkaç şey icat edilmiş. Birçoğunu bu icat edilen şeylere inandırmak sureti ile bu hayatları yaşarlarken sömürüyorlar. Çoğalınca insanlar düşünceleri de karışıyor. Oysa biraz düşünün. Dünya üzerinde 1 sen bir de diğer kişi var. Başka da yok. Sen o kişiyi kral seçer de her istediğini yapmak zorunda olan birisi konumuna geçmeyi kabul eder misin? Peki bugün nasıl kabul ediyorsun? Çünkü çokuz, çoğalınca işte böyle aptalca şeyleri kabul edecek hale de sokuyoruz kendimizi ! O çoklardan bize düşman diye tanıttarak ayırdıkları acaba gelir de bir gün beni öldürmek ister mi? Haa öyle ise ben işe gidince beni o düşman diye ayırdıkları çoklardan koruyacak bir lider seçeyim ben. Bir de zaten herşeyin önünde sonunda dayandığı nokta kader, onun için bir de başka çoklardan benim ait olduğum çokların inandığı İlaha da dua edeyim ben. E sadece dua etmek yetmez, benim gibi aynı ilaha inananların yaptıklarını yapayım ben. Fakat aslında o düşman diye bellediğin bölüp sana düşman diye tanıttıkları, ha tabi düşmanlık olsun diye elbette ki çok şeyler de yaptırdıkları sanki senin paralel evrende sadece o düşman dediklerinden birisi olduğun bir durum gibi bir hayat yaşıyor. O da bir ilaha inanıyor, işe giderken aynı liderin sağladığı güvenlik sistemine güveniyor, hatta aynı lidere vergi ödüyor ki aynı güvenlik sistemi onun + eşinin + çocuklarının güveniliğini sağlasın. (Kapanışta bu konuya değineceğim yine)
Haa daha yemek kısmında da konuşulacak çok şey var. İzliyoruz, domates, limon, incir, nar, takip edemediğimiz onlarca meyva ve sebzede kanserojen tarım ilacı olması gerekenden 10-50 kat yüksek diye geri geliyor ve biz bunları yıllardır yiyoruz. Biliyoruz ki içeriğinde zararlı kimyasallar olan bal, tereyağı, margarin zaten en iyisi zararlı, NeŞeBe'li tatlılar, Çin Tuzlu cipsler ile besleniyoruz. Yani bırakın bir yemeği sağlıklı pişirme yöntemini bilseniz bile o yemeğe koyacağınız gıdalar bile zehirli. Sen yiyorsun bir de LAFTA O ÇOK SEVDİĞİNİ ve CANINI FEDA EDECEĞİNİ söylediğin evlatların da seninle bilikte bu zehiri yesinler mi istiyorsun yani? "Vay be ne babalar var", "Vay be ne analar var" demeyelim mi şimdi? Bütün bunları es geçip de sadece "Ya etrafta evli çocukluları görünce kendimi bi kötü his ettim" demek bencilliğin çok üst mertebeleridir bence.
Bir fıkra vardı ya. Hani Fransız, Alman, ingiliz ve Temel... Herkes en çok istediğini söylüyordu, Temel miydi, O'na gelince herkes kendisinde olmayanı ister diyordu. Gerçekten de insan bekarken-yalnızken böyle garip şekilde evlilere ve çocuklu ailelere "Ahh ah, Lan acaba ben yanlış mı yapıyorum?" diyor. Evliysen de bekarları görünce "Yahu ne halt ettik, 2 çocuk bunların okulu vb. maddi yanını geç(geçebilirsen) bir de manevi ve vicdani yeterlilik ve sorumlulukları. Yetmez artık babasın sosyal sorumlulukları, artık asla dinlenemezsin hatta öyle ki çocukların için icabında büyük risklere bile girebilirsin!..Yoksa, asgari ücretle 2 çocuğa bakmak "imkansız". Ancak ana-babadan ev kalmış olacak da, kendi evinde orutan bir aileysen bir nebze. Fakat bekar adam 2 çocuklu evin hem duygusal hem de maddi giderlerini karşılamak gibi bir derdi asla olmayacak. Sadece bunun için bile bekarlık müthiş bir ruhsal huzur verir. Yapmayın ! Bir evladını yokluğa ve olabilen kadar yoksulluğa razı ederek yaşatacak olan bir babanın bugün millete "kuru fasulye yiyin", "bor-ziyon'larınızı ufaltın", "az yiyen çok yaşar" gibi laflar diyenlerden ne farklı kalır? Evladınıza size şunu mu diyeceksiniz yani "Yavrum bak biz fakiriz ama fakir olduğumuz için 500 sene erken cennete gitcez yaa". Fakat insanda böyle bir piskoloji var. Tek başına zorlukları göğüslemek yerine "Tilki giremediği mağaraya kuyruğuna çalı bağlayıp girermiş" sözünde de olduğu gibi "Abi ben bir kadın + 1-2-3 de çocuk yapayım ve hepimiz birlikte daha beter fakir bir hayatta sürünerek yaşayıp birbirimize destek olalım" ruh haline düşüyor herhalde. Bugün yoksulluk sınırı ne? 62.000 TL. Onu sen çocuklu bir ailede karı+koca = 80.000 TL. kazanmıyor ise birilerine muhtaçtır diye bak. Yani ya anne-babalarından falan destek alıp yaşıyordur ya mecbur anne-babalardan birisi ile aynı evde yaşayıp masrafları düşürerek yaşıyorlardır.
Evet, daha ne detaylar var konuşulması gereken. Öyle "Evlendik + mutluyuz" diye bir denklem yok, ancak cicim ayları olabilir ki o da en fazla 7-8 ay. Hele bir de 1 yıldan sonra falan çocuk yaparsanız var ya, karınız bir de çocuğunuza ana oluyor ve karınız(eşiniz, hayatınızı paylaştığınız) olmaktan da çıkıyor. Vallahi resmen çıkıyor ve sanki "Sosyal çevrede evde kalmış olmamak için avlanmış bir erkekmişim, kadın çocuğu da yaptı beni kendi gelirimle, kendi evimde daha beter bir yalnızlık içinde bıraktı" diye de düşündürebilir. Ben çoook dinledim anne, teyze ve arkadaşlarımın annelerinden böyle "Erkek milleti de sapık anam yaa her zaman sevişmek istiyor" gibisinden üstü kapalı yada açık sözler. Sonra bizzat yaşayınca idrak ediyorsunuz ki bunların dediği haaa işte buymuş. Bunun da toplumsal bir yanlış inanış ve kültüre dayandığını düşünüyorum. Bu ülkede konuşulması zor konular ama şöyle diyeyim umarım yanlış anlaşılmam. Kandil dite Regaip kandilinde Hz.Muhammed S.A.V. ana rahmine düştüğü günü kutsal bir gün diye kutlamasını biliyoruz ama olay kendimize geldiğinde ise cinsellik çok ayıp ve hatta iğrenç, hatta "Herif sapık, hep sevişmek istiyor" bile diyorlar işte! Oysa şimdi tüm Dünya'da siyasiler vatandaşlarından o sapıkça şeyi yaparak üremelerini, en az 3 çocuk yapmalarını falan istiyorlar! Haydi deyiverin gari Avrupa ülkelerinin liderlerine şimdi "Vay sapıklar, bak milletinden neler yapmasını istiyorlar" 😧
En sonunda şu konuya da değinmek isterim. Toplumu aile temeline sıkıştırarak böyle bir birlikteliğin yaşamda güçlü ve ayakta kalabilme yolu gibi insanları inandırmak da bence siyasi bir oyun, kitlesel yönetim aracı olma ihtimali yüksek. Dikkat ederseniz Dünya üzerindeki ülkeler aslında yabancılaştırılmış, farklılaştırılmış, bölünmüş ve zaman zaman nefret tohumları ekilerek birbirlerine düşmanlaştırılmış insan topluluklarının başına konan keyf-i alem içinde yaşayan bir sömürü grubunun çiftlikleri gibiler!!! Ben aile olarak ve biraz daha genişleyim sülale olarak güçlü olurum elbette ama o zaman sana ne gerek var da bir de benden vergi alıp, üstüne üstlük bir de evlatlarımı da alıp istediğin zaman istediğin yerde onların canlarını da istediğin gibi harcayabilme keyfiyetine ve yetkisine sahipsin ey ingildere kralı 8'inci Charles! Gidiyor Afrika'lara, HindizDon'a falan oralarda üstünlük taslayıp hem oralardaki insanları öldürüyor, sömürüyor, köle yapıyor, hem de bir de ingiliz vatandaşının çocuklarının canlarıyla yapıyor bunu. Haa şimdi belki ben şimarık bir ingiliz vatandaşı olarak(artık çok da şimaramıyoruz gerçi) feda ettiğim o "Canımdan çok sevdiğim, saçımı süpürge ettiğim evlatlarım" ın canlarını kurban ederek bugün bu zengin ve keyifli ingiliz vatandaşlığı halini yaşıyorum. A ben ne kutsal bir anneyim, cennetlik bir babayım ha görüyorsunuz değil mi? İngilizsen bunu pek iyi göremezsin, bir yabancı gözüyle bir ingiliz anne-baba'ya bakarsan görebilirsin bunu belki. Mesela İrlanda'lıysan veya Arjantin'liysen Folkland adalarını hatırlıyorsan... Neyse ki bir de öldürdükleri evlatları cennetteler, şehit oldukları için, şimdi Hz.iSA ile birlikte kendilerinin şehit olmalarına imkan sağlayan anne-babalarının da yanlarına cennette yer almaları için orada anne-babalarının ölümünü bekliyorlar. Fakat öldürdükleri Arjantin'in askerleri hiç de bile şehit olmadılar mı zannediyorlar acaba? Fakat sorsan Arjantin'li bir anne-baba'ya, onların politikacılarına falan kesinlikle ölürken öldürdükleri bu İngiliz askerleri ile birlikte Arjantin'li delikanlı askerler de şehit olmuşturlar ve aynı şekilde (Onlar da hristiyandı sanırım) aynen Hz.iSA'nın yanında kendilerini ölüme ve öldürmeye yollayan anne-babalarını cennete yanlarına almak için bekliyorlar.