Susmak
büyüklükmüş diye paylaşırlar falan amma gerçek hayatta ise susanı
sevmeyiz biz.
Örneği sanalda paylaşımdan verdim. Artık hayatlarımız orada olduğundan... 😉
Susuyor ise iyi bir halt etmiyordur çünki 😃 Ya bir sır saklıyordur yada kendini yükseklerde görüyordur da susuyordur orada 😜
Bizim vatandaşa ağzı ayarsız, her şey çıkan oldun mu "...ama çok samimi
canım yaa" der. Susana ? "Aman ne ketuuum, vahşi kalmış canım vahşi,
bildiğin yabani." 💨
Bunların
yanında da ayrıca öyle hissettiriyor ki herşey özellikle son yıllarda
sanki bu "gerçek" diye yaşadığımız yaşam aslında "sanal" diye hor
gördüğümüz yaşamdan daha sahte, yalan-dolan imiş !..
İnandığı herşeyin
bir yetkilisi bulunup çıkıp da aslında inandığın gibi olmadığını
öğrenebildiğin bir bilgi kirliliği (belki de durusudur) zamanındayız.
Birisi "Nükleer şart" öteki "Nükleer eder bizi haşat" dinliyorsun ikisi
de bana uyar diyebiliyorsun. Sonra "Lan bana n'aptınız kendi içimde bile
2-3-5'e bölündüm !.. ...kmden aşağısı Kasımpatı olmuş kafasına göre,
yukarısı desen susmak bilmiyor, düşünce tasım kenefe dönmüş bu
bilgilerle" 💥
falan...
ıkıntılı bir dönemden geçiyoruz bence, herkez "IKINIYOR" ve
ıkındıkça çıkan şeyler 💩💩💩 hayatımızı bu şekilde yejilimtraktan kahvemsi
pastel tonlara çeviriyor. Hela gözlü dilber isimli TSM bestesini bulup
dinleyin bunun üstüne bence 😲
Ne o ? Yok mu ki öyle bir TSM(Türk Sanat Musikisi) güftesi-bestesi. Vardır, ıkının bulursunuz. Ikınmış bulmuş bulan mesela ne demiş "Bir ilkbahar sabahı Güneş'le uyandın mı hiç ? Çılgın gibi koşarak kırlara uzandın mı hiç ? Bir his dolup içine uçuyorum sandın mı hiç
? Geçen günlere yazık yazık etmişsin gönül sen
Öyle ise hiç sevmemiş sevilmemişsin gönül sen !..
Ouuuğğğ ama ne kadar umuşak ve duygusel dii miii ? Ühü ühü ehi 👫💑
Ikına Kurusowan'ı kesince gözlerim yaşarıyor !.. 👀 Ünlü Japon "KIL" - "IÇUSTASI" , kıl dönmesine kesin çaredir kendileri.
"Sewww make and lash make değildir ne than size the sewiliar. Bağzen sew make için ömür bile veryliar !.. " Pop(o) müzik isterseniz o seçenek de var yani.
Ciddiye alanın kendi alınganlığı ve sorunudur !.. Hayatın bildiğim en şüphesiz dersi "Ciddiye alır isen seninle bir güzel dalgasını geçer, dalgaya alırsan da seni çok ciddiye alır" !!!
22 Nisan 2018 Pazar
21 Nisan 2018 Cumartesi
Duyugsel sömürgenin dik alası en çekirdekte ailede başlar...
Kadınların... diyerek insanı sınıflandırmayı, ayırmayı, cinsiyet
ayrımı yapmayı, cinsiyete göre akıl, duygu, zeka seviyelendirmeyi esefle
kınıyorum !..
Fakaaaat... Asırlardan beri çocuk doğurma yarışında olmayı ! Kendi kendilerini kuluçka makinası haline getirmeyi !.. Dolayısı ile haşat olan vücutları, 3-5 çocuğa bakarken kendilerine bakamayıp kaybettikleri kişisel yaşam+gelişim eksikleri sonrasında erkekleri (kocalarını) işleri bitmiş gibi, kalan yaşamını çocukları ile geçirmesi, o süreçte de doğal olarak dengi ve eşi ile sosyal olmadığından ...ötü-göbeği salması
:p
Sanki artık bir yemek fabrikasıymışcasına yaşaması ve hatta sex'in ne
büyük bir günah olduğunu varlığı ile kanıtlayan olması bence kimsenin
kadından istediği bir şey olmamıştır. Bunu kadınlar kendi kendilerine bu
yarış içinde abartmış, aşırılaştırmış ve sapmışlardır. insanların
yaptığı birçok sapkınlığın doğada hiçbir canlıda benzeri yoktur. Ancak
insan etki ettiğinde tabi doğa da bozulmalar gözlemlenebilir.
Hal böyle olunca da varlığının yegane amacının çocuk(ları) büyütmek olduğu iddiasındaymış gibi kendilerini gösteren kadınlara ayak altı "cennet" çıkartmaları verilmiş ve evlatlar ebedi ve ezeli asla ödeyemeyecekleri şekilde analara borçlandırılmıştır. Hani derler ya kimi ekonomi konularında "Her Türk doğduğu an şu kadar dolar borçla doğuyormuş" diye. O ne ki ?! Her Türk çocuğu doğduğu an itibarı ile ebediyen ödeyemeyeceği duygusal bir sömürgede asla ödeyemeyeceği bir borçla doğar !.. Ömür boyu bununla duyguları sömürülür, vicdanı sızlatılarak olmadık ve istemediği şeyleri yapması sağlanabilir !.
Fakaaaat... Asırlardan beri çocuk doğurma yarışında olmayı ! Kendi kendilerini kuluçka makinası haline getirmeyi !.. Dolayısı ile haşat olan vücutları, 3-5 çocuğa bakarken kendilerine bakamayıp kaybettikleri kişisel yaşam+gelişim eksikleri sonrasında erkekleri (kocalarını) işleri bitmiş gibi, kalan yaşamını çocukları ile geçirmesi, o süreçte de doğal olarak dengi ve eşi ile sosyal olmadığından ...ötü-göbeği salması

Hal böyle olunca da varlığının yegane amacının çocuk(ları) büyütmek olduğu iddiasındaymış gibi kendilerini gösteren kadınlara ayak altı "cennet" çıkartmaları verilmiş ve evlatlar ebedi ve ezeli asla ödeyemeyecekleri şekilde analara borçlandırılmıştır. Hani derler ya kimi ekonomi konularında "Her Türk doğduğu an şu kadar dolar borçla doğuyormuş" diye. O ne ki ?! Her Türk çocuğu doğduğu an itibarı ile ebediyen ödeyemeyeceği duygusal bir sömürgede asla ödeyemeyeceği bir borçla doğar !.. Ömür boyu bununla duyguları sömürülür, vicdanı sızlatılarak olmadık ve istemediği şeyleri yapması sağlanabilir !.
Labels:
bitmeyen borç,
borçlu hissetmek,
cennet nerede,
duygusal sömürü,
gelenek,
kültür,
vicdan azabı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)