3 Kasım 2024 Pazar

OSURUK ile YIKILAN Medeniyet dediğin köpek dişi kalmış kan-a-VAR !


 

 

 💩 Enerji kaynağı sahibi olan bir ... işte böyle insanlığın yaşama kurallarını belirleyebilir ! 💀 Bunun ötekisi ve ufak benzerleri olan USA da petrol ile benzer şekilde oyunun kurallarını istediği gibi belirliyor ve değiştiriyordu ve petrol çıkan Arap ülkeleri de kendi çevrelerinde böyle. Görüyoruz ki medeniyet (adalet, insan hakları, çocuk hakları vb.) böyle OSURUK'tan bir GAZ 💨 ile ZOOORT 💨 diye yıkılabiliniyormuş ! 💩💨💨💨

20 Ekim 2024 Pazar

Aile içindeki üyeler kardeşini kendisine benzetemezken yabancılar sizi kardeşinize benzetir ya sebebi ne ?

Aile içindeki üyeler kardeşini kendisine benzetemezken yabancılar sizi kardeşinize benzetir ya sebebi ne ? Size açıklayayım...

Belki yıllar içerisinde annenizden yada akrabalarınızdan defalarca şöyle benzetmeler duymuşsunuzdur. Ya sizin yaptığınız ve beğenilmeyen bir davranışınız yada hatalarınız nedeni ile sizi ailedeki başka bir kötü + sorunlu + sevilmeyen kişiye benzetirler ya da aileden olmayan başka bir kötü ve beğenilmeyen kişiye benzetirler.

Yine kardeşler de genelde birbirleri ile yıllar boyu birlikte yaşadıklarından birbirlerinin huylarını, yemek tadı, giyim tarzı vb. türlü detaylarda ne kadar farklı olduklarını bildiklerinden ve ayrıca eğer ki hayatları hakkında aldıkları bazı kararlar yüzünden, birbirlerini beğenmediklerinden veya ne kadar farklı olduklarını çok iyi bilirler ve birbirlerine benzemediklerini düşünürler.

Fakat el-alem size bu gözle bakmaz. Bu detayları bilmez ve hatta sizin "KARDEŞ" olduğunuzu bildiği için bakış açısı olarak ikinizde benzerlik aramaya meyilli bir görüş ile baktığından sizi kardeşlerinize benzetirler ve siz de buna şaşırabilirsiniz !..

💙  Hayat dersi 194562  💚

Mesela annem herhangi bir konuda yanlış bakış açısı olduğunda bunu kabul etmek yerine hemen seviyeyi bel altına düşürerek olayı kavgaya ve rezil sözlere götürür. Bilir ki ben onun kadar aşağılık sözleri etmem, edemem. Edersem de zaten bir evlat asla anne-baba karşısında onunla denk seviyede olamaz. Yani aşağılık seviyesinde bile ondan aşağı inemezsin 😂 Her ne ise, işte böyle durumlarda sizi aşağılamak için hiç benzemeseniz bile sizi sülaledeki veya ailedeki kendisine göre "kötü", "yanlışlar yapmış olan" aile bireyi ile benzeştirir, "aynı babana - aynı ağbine benziyorsun" gibi laflar eder. 

istifa mekanizması neden önemlidir? Kendisine güvenen neden istifa eder?

Hani bir makam-mevkii sahibi kanunen suç olacak bir olayın içinde ismi geçince yada bizzat kendi yetkili olduğu kurumda kanun dışı ilişkiler ortaya çıkınca... 

Neden istifa eder? 

Bu konuda sanırım insanlar neden istifa etmesi gerektiğini bilmiyor, o istifa mekanizmasını anlamıyor. Anlayan da sadece şöyle "Hee işte adam o makamda, o işi yapmakta yetkin olamadığını kabul etti de istifa etti, yapabilen gelsin diye".


Ben bu istifa mekanizmasının sadece bunun için çalıştığını düşünmüyorum. istifa edince hem bu oluyor ama daha da önemlisi o suça karışmış olması şüphesi olan kişi o yetkilerini de bıraktığı için adil bir soruşturma ve yargılanmaya kendi rızası ile hazır olduğunu kamuoyuna beyan ediyor istifası ile. 

Ayrıca makamdaki şüpheli kişi altında çalışanların işinden edilme korkusu ile şahit oldular ise bu konuda ifade veremeyecek olmaları veya makam sahibinin zoru ile delilleri karartma gibi bir harekete de girişmeyeceğini gösteriyor istifa eden. 

Tabi bunun da entrika yapılabilinen yollarını da gördük. Gücü elinde tutanlar "Sen halkın gazını almak için bi istifa et, merak etme birkaç ay sonra ortalık sakinleşir biz de seni daha yüksek bir makamda bir yere yerleştiririz". Şeklinde de uygulamalara binlerce sene önce Roma, Mısır ve İngiliz yönetimlerinde rastlanmıştır.


12 Ekim 2024 Cumartesi

Aile yapısı di mi? Hadi yüzleş cesaretin var ise!

 https://www.youtube.com/live/V-VDIX9XAUU?si=StoCd32A_zsHlnsO

 


 

 
-
Bizi böyle yetiştirdiler. Bununla bir de gurur duyuyorlar. Böyle fiziksel ve ruhsal işkence ile. Diyorlar ki "Onlar da öyle yetiştiği için, böyle yapmayı öğrenmişler" . Yani aslında hiç düşünmemiş, hiç hissetmemiş ve hiiiiç de öğrenmemişler. Bir kere bu yaşadığı şiddetten öğrense sıra kendisine geldiğinde bunu en azı ile yapmamak için kendisini tutar. Haa, ne kadar başarılı olur bilemem ama azaltacaktır. Kendi yaşadıklarını hissetmiş ise "Ben bunu kendi çocuğuma yaparsam O da benim hakkımda böyle düşünebilir" şeklinde empati yapar ama yok ! Düşünmüş olsa... "Ben bunlara engel olamayacak kadar bozulmuş bir ruha sahipsem fabrika gibi üreyip topluma bozuk ruhlar yaymaktan geri durarak bile bu insanlık dışı muameleleri azaltabilirim" diyebilir!? Tabi ama Türk ve ....man toplumlarda her sakatlanmış ruhun hedefi "Sıra bana da gelecek, işte o zaman ben de gücümün yettiğine yaşadıklarımı yaşatacağım ve bu üstümde taşıdığım iğrenç yükü onlara yükleyeceğim" şeklinde yaşıyorlar. Bir intikam gibi. Sanki aileler şöyle "Ya benim dengim el-aleme gücüm yetmiyor. Ben ürer isem bebeklere, çocuklarıma en azından 15 sene, hele bir de çocuklarımın beyinlerini inanç ile zehirlersem ölene kadar gücüm yeter ve çocuklarıma her türlü işkenceyi her istediğim anda yapabilirim!..

4 Ekim 2024 Cuma

Her ne yapar ise benim için yada bizim için yaptığını düşünüyor ve bu nedenle de...

 Kadının hayatının anlamı bu !

Her ne yapar ise benim için yada bizim için yaptığını düşünüyor ve bu nedenle de sürekli bizi suçluyor. Çünkü O'na göre bizler O'nun bizim için yaptıklarına değecek bir karşılık vermiyoruz !!!

 Yani kadın anne değil. Asında çıkar ilişkisi içinde ve yaptığı her şey ile yıllarca seni sen istemeden borçlandırdığını biliyor. Borcunu ödemeni istiyor. Ödemediğini görünce de tıpkı bir eşkiya gibi sana saldırıyor. Ruh hali, yaşamının anlamı bu gibi görünüyor.Yokum ben, ne yapacaksın, öyle yaşasana. Ben varım diye aşağılık şekilde hakaretler edip benim vaktimin seninkinden değersiz olduğuna neden inanıyorsun? Bu insanlık dışı muamelelere ne kadar uzak olsa da ailenin diğer fertleri de maruz kalıyorlar fakat onlar benim gibi yılık 300 günü bunları duyamıyor tabi. 

Bunu buraya yazmalıyım, bir gün herkes aynı anlayış düzeyine erişecek.

"Sadece çiftleşerek anne-baba olmak işte bu insanlığın ilerlemesindeki en büyük engeldir. "

Not olsun geleceğe !


14 Eylül 2024 Cumartesi

Vaktin değeri, işgücü ve beyin göçü

Bunlar asla anlamıyorlar ve tartışmada şu hatanız var her zaman. Türkiye'de yaşayan Türk vatandaşı ile Almanya'da yaşayan Alman vatandaşı kıyaslanacak arkadaşlar. Neden hep Almanya'ya gitmiş olan orada aynı bizdeki gibi yabancıların durumunda olan insanlarla kıyaslanıyor Türkiye'de yaşayan Türk vatandaşı emekli ve asgari ücretliler? Neden bu tartışmalarda insanlarımız eşit konumdaki insanları kıyaslamıyorlar? Bi kere en baştan bu hatalı. Ben Türkiye'de yaşayan asgari ücretli Türk vatandaşı = Almaya'da yaşayan asgari ücretli Alman vatandaşı = hangisinin yaşam şartları daha insanca yaşamaya uygun ? Soru bu olmalı ama bizde hep Türkiye'den gitmiş olanlar. 

Bu orada ekmek, kahve vb. fiyatı şu kadar burada bu kadar da çok değişken ve artık insanlar doydu buna. Anlamak istemeyen gider her ülkedeki en lüks yada rezil yaşam olan bölgelere bakıp kıyaslar ve Türkiye'nin ne kadar harika olduğunu söyler. 

Bu yüzden bence Dünya çapında bu konuları ölçen ve her yıl yayınlayan her ülkenin anlaştığı ve bu verileri paylaştığı komisyonlar var. Bunlara inanmayıp da gidip zihninde GAVUR olarak gördükleri yerlerde yaşayanların bakış açıları asla objektif olamaz. Çünkü onlar asla hayata "insan" odaklı bakmıyorlar. "Sen gittin orada tuvalet temizledin" mi diyordu? Evet, Almanya işçi ihtiyacını karşılamak için o zamanlar Türkiye'den işçi aldı. Bunu böyle demek de tam insanlara hala GAVUR diye bakanların yapacağı iş. Peki son yıllarda Almanya veya Amerika vb. ülkeler tuvalet temizleyecek insanları mı alıyor yoksa çok üst düzey eğitimli ve üst seviye işlerde çalıştıracak insanlar mı alıyorlar? Eskiden işgücü göçü olmuş. Son yıllarda ise "Beyin göçü" oluyor. Farkı ve anlamını biliyorlar mı bunlar acaba? 

Yaşamın gerçeklerinden birisi de şudur her insanın yaşam alanında temizlik, giyim ve yemek gibi temel ihtiyaçları vardır. Her insan bu işler ile vaktini harcayarak zamanını daha değersiz bir şekilde değerlendirmeyebilir! Buradaki "değer" kişinin bilgi ve becerileri ile üretebildikleri ile ölçülür. Şahsın karakter olarak değer veya değersiz olduğu gibi yanlış anlamayın. Burada "değer" olarak ölçüsünü koyduğum şey 1 günde yapılan işin maddi ve manevi kişiye ve topluma fayda değeri. 

Şöyle örnek verelim, iyi bir mimar bir proje alır ve bunu 3 senede bitirdiğinde kazanacağı gelir bu mimarın mimarlık yapmayarak evinde oturup her gün yemek pişirme+ev temizliği+giysilerini yıkama vb. yapacağı işten çok daha fazla maddi kazanç sağlayacağı gibi üreteceği yapı da insanlık için bu temel ihtiyaçların üzerinde bir yapı olacak ve belki de uzun yıllar insanlara hizmet verecek bir şey üretecektir. Keza bilim adamları da bu şekilde. Şimdi bu eğitim seviyesinde olmayan bir insan fırsat bulabilir ise kendisini geliştirecek ama bu süreçte de elbette ki gerektiğinde bu insanların temel ihtiyaçlarını bir lokantada aşcı, garson vb. , bir AVM'de temizlik işcisi vb. olarak çalışacaklar. Bunları yaparken de kendilerini aşağılık ve ezik hissetmeyecekler. İşini doğru yapan hiçbir insan, insanlık onuruna yaraşır işlerden birisini yaparken üst düzey eğitimli herhangi birisinden aşağıda değildir. Bunu da idrak etmelidir insanımız artık. Sen belki 1 AVM'de bir fastfood veya lokantada senin yarın bir hastalıkta hayatını kurtarcak doktora yada ilacı bulacak insana o yemeği servis ediyorsun. Bu işleri "hayattaki görevleri paylaşım" olarak görmemiz lazım. Ne bu böyle "tuvalet temizliyordun" diye aşağılamak? Burada tecavüz ede ede öldürüyorlar çocukları sen ne diyorsun? Burada doğrayarak, yakarak, silahla vurarak öldürüyorlar anneleri, kadınları, doktorları, insanları.

Neticede işini iyi yapan herkes işini yaptığı yere, içinde bulunduğu topluma ve kendi şahsiyetine DEĞER katar. Bu nedenle birçok insan vardır bilim adamı veya zengin iş adamı değil, basit bir iş yapar ama mutludur. 

24 Temmuz 2024 Çarşamba

Haydi çocuk yapalım! Bir çocuk yetmez üç çocuk yapalım!..

 Çocuğunuzun "normal" olduğunu gösteren 3 temel işaret... 

 1. Sabahtan akşama kadar yaramazlıklar yapan bir çocuk anne-babasına göre normal olmayabilir; fakat gerçekte ise çocuğun bu hali normal olandır!.. 

2. Sürekli itiraz eden, kendisini ve düşüncelerini savunan, neyi ne zaman yapmak istiyor ise onu yapmak isteyen bir çocuk; hiçbir anne babanın işine gelmez. Aslında böyle bir çocuk özgüvenini ve kendisine ait düşüncelerni geliştiriyordur.(Eh eğer çocuklarınızla gün boyu birebir siz ilgileniyorsanız diyelim. Bazı aileler çocuklarına özel dersler aldırabiliyorlar. Spor, müzik vb. öğretmenleri onlarla ilgileniyor günün büyük kısmında) 

3. Akşama kadar bağırıp-çağıran duygu ve düşüncelerini, günlük aktivitelerde hislerini yüksek sesle dışavuran bir çocuk; ebevenylere zor bir çocuk gibi hissettirir; fakat bu durum çocuğunuzun gelişim sürecinin daha sağlıklı bir şekilde geçirmekte olduğunun işaretidir. Şunu unutmayın ki Dünya'ya getirdiğiniz bir ruh ve bir insan, bir şahıs ve onun bir karakteri olacak. Sizler de zamanında çocuktunuz. Bizzat siz bugün size zor günler yaşatan çocuğunuz gibi bir çocuk olmamışsanız bile etrafınızda sizden farklı çocuğunuza benzer çocuklar muhakkak görmüşsünüzdür. Çocuğunuzun gelişim sürecinde ona eşlik etmeye çalışın. Onun duygu ve düşüncelerine engel koyup gelişen karakterini ezmek için uğraşmayın!.. Elbette ki aşırı durumlar da olabilir, bu gibi durumlarda bazen çocuklar ilgi istiyor olabilir. Bazı durumlarda ise bir sorun olduğuna işaret edebilir tabi ki. Fakat günlük hayatımız bizi zorladığında çocuğumuzun bizim hayatımızı daha zorlaştırdığını düşünmeden önce ebeveyn olarak kendi günlük yaşantımızı da bir gözden geçirelim. 

 

Benim çevremde gördüğüm kadarı ile insanlarımızın ölçü ayarları da kaçmış. En basitinden bir yerde yemek yiyorsunuz, o gün yaşadıklarınızdan dolayı ve/veya eh iyi de bir para ödediyseniz, yanınızda da sizi mutlu eden birileri var ise yemeği aşırı överek "Çok güzeldi, harikaydı, müthişti" gibi aşırı yüksek ölçümler ile ifade edebiliyoruz. Benzer durumları satın alınan bir üründe yeni aldığımızda da yaşarız. Çünkü genelde alış-veriş de insanı mutlu eder, hele ki para biriktirip bir süredir almayı planladığınız bir şeyi aldıysanız... İşte böyle durumlarda da alış-veriş sonrası yaptığımız erken ürün yorumlarında da ayarsız ölçümlerimiz ile çok yüksekten ifadeler kullanıp "Harika bir ürün, yıllardır almadığıma pişmanım, şiddetle tavsiye ediyorum" gibi ifadeler kullanabiliyoruz. Anne-babalar da çoğu durumda kendilerini kültürel ve dini öğretilerin de etkisi ile çok yüksek bir konumdan çocuklarına bu perspektiften bakıyorlar. Kendimizi de çok abartmadan, çocuklarımızın yaramazlık ve itirazlarını da çok abartmadan daha ayarlı bir bakış açısı ile olayları ölçmemizi öneriyorum. Şunu da kabul ediyorum, günümüz ekonomik koşullarında çalışan anne-baba biraz da zeki, aktif bir çocuğun zorlayan şartlarında benim buradaki sözlerim hakkında "Sen ne bilirsin yaşadıklarımızı?" şeklinde tepki gösterebilirler. Ben çocuğa ebeveyn şiddetinin kabul gördüğü bir dönemde büyüdüm. Aşırıya gitmedikçe ebeveynlerin fiziksel, sözlü şiddetinin eğitim açısından uygun olduğunu ve uzun yıllar çevremde ve kardeşlerim üzerinde uygulandığını yaşayarak büyüdüm. Yaptığımız ne büyük kusurdu? Örnek vereyim, annemiz işten gelmiş, yemek yapmış ama o yemeğin tadını sevmiyoruz mesela ve nasıl sözlü şiddete maruz kalıyoruz! Birkaç sene sonra bu çocuk sırf annesini mutlu etmek için, sözlü veya fiziksel şiddete maruz kalmamak için sevmediği halde bu yemekleri yemek, istenen şeyleri yapmak zorunda kalıyor. Çünkü çocuk huzur ve ebeveynleri tarafından onaylanmak ve onları mutlu görmek istiyor!.. İlerideki yıllarda ise bu çocuk herhangi bir mobbing olayında, kendinden makam veya yaş olarak yüksek konumdaki bir insanın benzer şiddetine maruz kaldığında iş ortamında veya arkadaş ortamında, okulda istemediği halde bağzı saçma sapan şeyleri susup kabulleniyor! İşte bugünlerde koskoca kadınların-adamların aklınızın almadığı saçma sapan şeyleri nasıl kabul edip yaptıklarını sorup cevap bulamıyorsunuz ya? Onlar işte böyle ortamlarda çocukluk yaşamış insanlar olabilirler. Yine burada "olabilirler" diyorum. Ölçümü koyuyorum "Kesin benim dediğim gibi böyle ortamlarda büyümüş çocuklardır" diyemem, diyemeyiz. Çünki her çocuğun(insanın) bir arkadaş yada iş yerinde vs. denk geldiği aydınlatıcı bir insan sayesinde uyanış yaşama ihtimali de var olduğu gibi hayatını karartan birileri ile karşılaşma ihtimali de var. Hayat-yaşamak her an büyük rizkleri de taşıyor önümüze, yani çok güzel bir çocukluk gelişimi geçirmiş bir genç hayatının başka bir döneminde yıkıcı kırılmalar yaşamış da olabilir. Yargılamadan önce anlamaya, mümkün ise dinlemeye, öğrenmeye ve sonra bir kişi hakkında ölçüm yapmaya çalışmak en güzeli. Hepinize güzel günler geçirmenizi dilerim...

16 Temmuz 2024 Salı

ve geldik 50 senenin sonuna !..

Yarım asırlık yaşamımda hayatta kalma başarısını gösteren Annem ve Babam'a öncelikle teşekkür eder, saygılarımı sunarım... Bunu ayrı bir yere, şöyle önemli ve üst bir köşeye koyayım ilk önce. 

Bildiğim bazı arkadaşlarımın anne yada babaları benim yaşıma gelmeden çok daha önce ya hayatlarından çıkmış başka yerlere gitmiş yada vefat etmişler. Ben bu yönden çok daha şanslıyım. 

Zaman zaman annemden şöyle şeyler duyuyorum "Ben ölünce beni çok ararsın" bazen de "Geçen bir video gördüm çocuk anasının mezarına gitmiş ağlıyor, anne neredesin konuşacak kimse yok diyor". Şimdi bir ebeveyn ciddi bir sağlık sorumu olmayan 50 yaşını bitirmiş bir evladı için "Ben olmazsam bu salak yaşayamaz" diye bir duyguya sahip ise %100 başarısız bir anne-babadır. Ayrıca böyle şeyleri evladına söylemesi de bana göre hakarettir, aşağılamadır. Şöyle ki bu demek istiyor ki "Be aptal, ey beceriksiz ben olmasam sen yaşayamazsın" ! Gerçi ben bunu sözlü olarak veya ima edilerek yaşadım bu 50 yılın 40'ını. Bu düşünceye sahip olmak nasıl bir duygu halidir acaba? Neden bir anne 50 yaşına gelmiş oğlunu aşağılar, zavallı, beceriksiz bir göz ile görür? Benim de oğlum var üstelik benim yaşımın yarısına bile gelmemiş olduğu halde annesi ile birlikte ve tabi ki öğretmenleriyle arkadaşlarıyla birlikte oğlumun iyi yetiştiğini düşünüyor, hissediyor ve görüyorum. Yaşından eksik yapamadıkları yada abartabileceğim kadar yaşından büyük işler yaptığını söylemiyorum. Öyle bir bakış açım da yok. Niye bir insan önce kendisi olmaz da ürer ve tüm olmamışlık hali ile ürediği çocuklarına bütün ham, olmamış, eksik, yanlış bildiklerini zorla, hakaretlerle, şiddet ile, dayak ile öğretir ve bir de yıllar sonra karşısına geçip de kendisi ile hala bur şekilde seni acizmişcesine bensiz yapamazsın manasında aşağılar? Bu neyin böbürlenmesidir, neyin büyüklüğüdür? Ha yani bu da aynı şey, şu hikaye "Bilmem kim de olmasa Türkiye yıkılır, Türkiye kalmaz" bunun küçüğü işte, o kadar olamamış da bizimkisi de kendisini "Aile" çapında ailenin temel taşı ana kolonu gibi görüyor herhalde. E ne anladık senin O çok kızdığını söylediğin karaktere kızmandan? Hiçbir farkın yok. Zaten yok da bunun farkında değil. Bazen gösteriyorum ama o kadar gidik ki bunu görecek gibi olduğunda korkup bu sefer saldırarak konuyu rezilliğe devirip kaçıyor. Büyük ya ! Yani yaş olarak büyük ama hiç büyümemiş. 

Gelmiş bana 2024'ün cehennem sıcakları bir Temmuz gecesinde işte bilmem kimin dedikleri yalan imiş de ama niye işte kimseler de bu yalanlara rağmen bişey yapamıyormuş. Bunun üzerine şu hikayeyi anlattım, 

Muaviye'nin dişi deve olayı


Bana yıllarca yaptığım yada düşündüğüm her konuda aşağılar bir tavırla "Hııı evet bunca insan yanlış yapıyor/biliyor bir sen doğrusunu biliyorsun" diyen birisidir ayrıca kendisi. Bu hikayeyi anlattığımda anladı belki bilemem ama anladığını düşündüğümde de buraya da hafiften hatırlatma babında dokundum ve dedim ki "Ya, işte öyle herkesin dediği doğru oluyor, sen ben yapmadım diye yırtınsan da herkes senin için yaptı der ise yapmışsındır değil mi?" ! İşte böyle bir olmamışlık ile 50 sene geçirdik. 

Bugün ben nasıl şunun farkına varabiliyorsam, "Annem ve babam benim Dünya'ya gelmeme vesile olmuşlar, beni koruyup(nelerden o da şüpheli-bkz dip not),doyurup büyütmüşler. Yapabildikleri kadarıyla doğru bildiklerini bana öğretmişler." İnkar edilemez fiziksel gerçekler bunlar. Ben de baba oldum ve bu fiziksel gerçeklikleri yaşadım. Öyle ki bu fiziksel gerçeklik insanın evladı olduğunuda bir süre kendi gelişimi duruyor ve kendisi için yapacaklarını yapmayıp bütün imkanlarını evladına veriyor. Bu öncelikle müthiş bir "ZAMAN". Fakat ben sanmıyorum ki evladım için istediğim şeyleri yapmadıklarında onları garip ve aşırı duygusal şantajlar ile yaşamak istediklerinden ve yapmak istediklerinden alıkoymaya çalışayım. (NOT: Sağlıksız şeyler karşısında yapılabilir böyle şantajlar ona kabulüm, misal alkol bağımlısı bir çocuk oluyor ise "Git tedavi ol yoksa hakkımı helal etmem" derse bir anne haklı görebilirim çünkü ya kendi ya başkalarını da öldürebilecek durumlar doğabilir). Fakat biz o kadar gereksiz ve ufak olabilecek ve hatta bir kişinin kişilik gelişiminde kendi karar verip, o yolda yürüyüp, yaptıklarının sorumluluğunu taşıyacağı konularda bile böyle ebeveyn tarafından duygusal şantajlara maruz kaldık ki sanki kendileri mükemmel insanlarmış da, hiç hata yapmamışlar da bizi de hata yapmayan mükemmel çocuklar olarak yetiştirebileceklerine inanıyorlar, onları dinlersek mükemmel mutlu bir hayatımız olacağına inanıyorlar! Bu annelik-babalık olamaz. Git bir kil al, oyun hamuru al onu yoğur falan erkek mi kız mı ne istiyorsan ondan yap elinin altında dursun, zamanla beğenmediğin bir yeri olursa ıslat yumuşat uzat-büyüt-eğ-bük mutlu ol. Anne-babalık zihinsel engeli olmayan bir insana 50-55-60 sene hayatındaki kararlara gerektiğinde duygusal şantajlarla müdahale etmek değildir. En normal gününde bile işte böyle "Ben olmasam mahvolursun, yaşayamazsın, sürünürsün" anlamına gelebilecek ifadelerde bulunmak değildir. 

Benim en çok şaşırdığım durumlarımızdan birisi de benim bunu yıllar önce idrak etmiş olmama rağmen ve kendimi çok bilgili, eğitimli, feleğin çemberinden geçmiş biri olarak da görmememe rağmen fark etmişim ama benden 20 sene büyük olan ve bütün bu tavırları ile benden çok daha bilgili, tecrübeli, zeki ve üstün olduğunu iddia eden anne-baba konumundakilerin farkında olamamaları nedendir? Bu düşünceme, soruma bulduğum cevaplar var aslında. Şöyle ki, düşünmek ve akıl etmek neticesinde ne kadar çok bilmediğini fark edip de bilmek için çaba göstermek gerçekten uzun emek isteyen bir iştir. Bizimkiler bunu değil de hayatın fiziki hamallığını, ezberlerini ve tekrarlarını yüklenmeyi tercih etmişler böylece mal varlığı olarak sadece benden önce gelmiş olmanın avantajı ellerinde varken benim gibi evlatlarını bu mal varlıkları ile bile dövmüşler! Toplumumuz bu hikayelerle doludur, çok da şahsi ben anlattığım için benim başıma gelmiş gibi görmüyorum bu durumu bu yüzden. Yaşamın ezberlerini kabul ederek de düşünmek için beyinlerini kullanmamışlar. Onlar için "Ben çocukken, ben delikanlıyken, ben iş hayatımda... şu şu şunlar bana yapıldında gönlümün kırıldığını, kendime insanlık dışı muamele yapıldığını, çok yaralandığımı hissediyordum öyle ise ben bunları canımdan çok sevdiğim evlatlarıma yapmayayım, benim annem bilememiş gördüklerini tekrar etmektir zannetmiş bana uygulamış ama ben farkına vardım bu hatanın" diyememişler diye düşünüyorum. 

Ayrıca insanlar her kim olurlarsa olsunlar, hani kolayından farkı anlatmak amacıyla şimdi kullanacağım makamsal konum belirteçleri, işte misal Profesör bilmem kimin oğlu çok eğitimli ve bilgili olduğu için evladına her türlü baskı ile istediğini yaptırmakta haklı bir ebeveyndir çünkü o çok bilgilirid ama ilkokulu bitirememiş çıraklık yaparak koltuk döşemecisi olmuş benim babamın bana bildiklerini zor ile kabul ettirip doğruları bunlardır diye beni istediği gibi bir yaşama zorlamaya hakkı yoktur diyemeyiz. Her ikisinin de böyle bir zulüme hakları yoktur. Bunun farkında olamayıp ebeveyn görevlerini aşırılığa taşıyıp evlatlarımızı ve dolayısıyla toplumumuzu ezilmiş ve kırılmış ruhlu bir toplum yapıyorlar. Bu nedenle de toplumumuz buna benzer liderlere kolayca kapılıyor olabilirler hatta. Hatta bunun temelinde benzer bir korku yatıyor bile olabilir. 



Dip Not :
Bazen evladınızı korumak için evladınızın sosyal çevre ile uyumlu olması onun yaşadığı çevre tarafından yabancı görülmeyip dışlanmaması ve düşmanlaştırılmaması için evladınıza yanlış da olsa yaşadığınız toplumun kurallarını, kültürünü, dilini öğretirsiniz anne-baba olarak. Bunu da anlıyorum ama mesela günümüzde bazı farklı dilleri konuşanların bunları unutmadıklarını da görüyoruz. Bu hassasiyeti onlar dil konusunda yeni nesillerine aktarabilmişlerken bazıları bunu yapmamışlar, bu da bana ebeveyn korumak amacıyla bazen de bir evladı zehirleyebilir veya tümüyle kişliğini mahvedebilir/silebilir! durumlarının yaşandığı gerçeğini gösteriyor.



10 Haziran 2024 Pazartesi

Arabeskten Pop müziğe 70lerden 90lara gelmişinden geçmişine epistemolojik kopuş

 insan ve bütün memeliler oyun oynayarak ve taklit ederek öğrenirler ama nedense bize hep büyürken oyun oynamamamız ve taklit etmemizin de ne kadar çok ayıp olduğu söylendi ve yapmamız engellenilmeye çalışıldı hem de kimler tarafından? 

Mutluluğunu elinden almak isteyen annen ve baban ! 

🤩🤣 Bir de bunlar hala karşımıza çıkıp da "Bizim zamanımızda böyle değildi" diye sözüm ona kendi halleri ile övünüyor. 

Bir tanesi geçen gitmiş bir gavuristan memleketine şikayet ediyor "Çocuğumun dinlediği müzikten hiçbirşey anlamıyorum" diyerekten. Aklıma anne-babamın dinlediği müzikler geldi o an, mesela bir tanesini söyleyen özellikle belirteceğim LGBT'nin en eski Türkiye ana bayilerinden de birisi olan Bilen Ters Oy tarafından seslendirilen "Gö_ler kan ağlıyordu ben doğdum diye" falan şeklinde sözleri olan bir arabeks idi. Bir başkası da Ali Han mıydı O, diyordu ki "Bu kadın neden ağlıyor" şarkısında. Müslüm'ün konserlerinde jilet vakaları zamanlarında işte müslümün albümleri. Yani sanki ben sizin dinlediğiniz müsiği anladım da çok mu iyi oldu? Çok şükür ki sizi dinlemeyen gençler sağ-yesinde Komedi Dans Üçlüsü falan, ne bileyim Sez an Ak Zoo gibisinden efenime sööliyim Moğollar, Barış Manço'lar, Erkin Koray'lar (Burada da "Moğollar" diye başlayınca nedense otomatiğe bağlıyorsun ve peşinden sıraladığın birinci tekil şahısları da +lar +lur + lör diye çoğullaştırıyorsun... Hiç yakıştıramadım!.. 

 

Velhasıl = Well hazel 

Deme kist iyorum ki ne? Evvelsi gün yolda yürüyen 3 adet 60'lık adamın tesadüfen önüme düşmeleri sonucu duyduğum sohbetlerinden de anlaşılacağı üzere diyorlardı ki "Biliyor musun, Fatih Sultan Mehmed'in de annesi Kastamonu'lu imiş?" ve bunu duyan yanındaki arkadaşı da e okumuş etmiş adam tabi bilmemesine imkan yok ve şöyle dedi "Evet, evet" ! Ben ki yıllar boyunca ilk, orta, lise'ye kadar okumuş bir 40'ındalık olarak herşeyin farkında olduğumu zan eder iken o an bir uyanış yaşadım. Ya bana okul hayatımda öğretilenler yanlıştıysa? E, evet ! Sosyal medyada görmesem bu padişahların annelerinin isimlerini kaç nesil benim okulda aldığım eğitimde hiçbir padişahımızın annesinin isminin ve nereli olduğunu öğrenememiştim. Ne ise ki Facebok ve/veya twitter youtube gibi gavur yayınlarına inanmak konusundaki şüpheci yaklaşımım sayesinde ben önümde yürüyen bu 3 aydın kişinin dediklerine inanmayı o anda tercih ettim ve aydınlandım. Fakat hızımı keserek "Bu kadar aydınlanma yeter, bu ermiş kişiler şimdi bir de düz Dünya ve uzaya aslında hiç gidilmedi konularına da girerler ise ömrümü birkaç yalan ile tüketmişim" diye düşünür ve depresyona girerim korkusu bütün auroramı sardı ve işte o an adım sesleri gittikçe daha az duyulur oldu, renkler soluklaştı ve görüntü flulaştı. 

 

Hayat her gün yeni şeyler öğretmek için bizi beklerken her gün yaşamaya değer!

Kendinizi sevin, okşayın ! Fazla da abartmayın 😁 

 

NoT: Tüm hakları saksızdır hatta anglisaksondur saksozdur mitozdur mayozdur 

29 Mayıs 2024 Çarşamba

Toplumun tercihleri ve cehennemde kazanı başında zebani olmayan bir toplum olma nedeni

 


https://www.youtube.com/watch?v=BbrGx08df3M


Bizim toplumumuzun çoğunluğunun tercihi yüzünden seviye hep aşağı düşer. Çünkü çoğumuz tercihlerimizi "kendimiz gibi" lerden yana yaparız. Yapacağı iş, sanat konusunda iyi eğitim almış kişilere karşı kıskançlık hissi duyarız, bu aslında eziklikten gelir. Bu ayrıca "haset" duygusunu da doğurur. Fakat eğitimsiz ve hatta birçok kez düşe-kalka bir yerlere gelmiş olanlar, hatta rezillikler yaşamış olup ama maddi güç ile bu rezilliklerden de sıyrılmış olan, maddi güç ile bir nevi "zor" kullanarak da bir yerlere gelmiş olanları daha çok sever çoğunluk. Çünkü bu kişinin de kendisinden üstün olmadığını, aslında aynı rezil seviyede olduğunu ve sadece para kazanmanın yollarından birisini bulup bu durumda olduğunu bilir. Böylece O kişiye karşı çok hased hissi duymaz, rahat hisseder.

26 Mayıs 2024 Pazar

Teknoloji ve ölümden sonraki yaşam imkanlarına alternatif hayali dünyalar!

 

Herşey güzel de konuştuklarınız hep yazılanların kendinize göre kabul ettiğiniz sınırlar çerçevesinde yorumlamanızdan ibaret. 

Neden daha özgür bırakamıyorsunuz düşüncelerinizi? 

Sonuçta bu bir sohbet, bilgiler ışığında daha ileri yürümek gibi bir şey değil mi? 

Yani bu sohbet bir bakıma jimnastik gibi. Sözleriniz bir karar veya teşhis değil. Öyle ise daha öteye gidebilirsiniz. Tamam daha geniş çerçeveli alıyorsunuz konuları ama hep aynı sınırlar içinde oluyor. Belki son 10 senedir takip ettiğim şeylerin az/çok kapsamında olan şeyler. 

En nihayetinde "normal" bir insan belli bir yaştan sonra ne istiyor? "Normal" insan? Benim gördüğüm kadarı ile 1.kimseye yük olmamak 2.acı hissi duymamak 3.temel ihtiyaçlarının karışanması (yiyecek, giyecek, barınak ve hadi cinsel dürtüleri de katayım bedenliliğimizden dolayı şu an için). 

Belki, 4'üncü madde olarak da "insan sosyal bir varlıktır" diyebiliriz belki ama ben bundan şüpheliyim. Çünkü insanların birlikteliği "çoğunluk olamarı her zaman sapmalara yol açmış. Dolayısı ile günümüzde yaşanan teknolojik gelişmeler yapay zeka, robotlar, drone'lar sanal iletişim ortamlarında avatarlarımız ile insanlarla sosyalleşmeler. Bence belki de bütün bu hikayeler aslında tıpkı yüzüklerin efendisindekine benzer eski+daha eski insan hayali kurgular olabilir. Hani "Ben sanki gelmiş geçmiş en zeki yada en iyi hayalperest ve kurgu yazarı mıyım?" Yani , benden çok daha iyileri binlerce yıl önce de yaşamış olabilirler. Yukarıda saydığım kabaca "iyi insan olma" adımlarına ulaşmak bana göre bu en eski sistemlerde bile var olan bir ulaşılacak hedef. 

Onlar "Yapay zeka" ve "Yapay zekalı ROBOT" lar hayal edememiş yada hayal etmiş ama bunu o zamanın insanlarına anlatamamış olabilirler. Bize nasıl anlatılıyor mesela kabaca ana hatları ile "Bir yaratıcı var, görüp bildiğimiz ve göremeyip bilemediğimiz de herşeye hakim olan gücü yeten. (Mantıksal not: Yaratıcısı olduğumuz birçok şeye gücümüz yetmiyor, en azından kendi çapında yaratıcılık eseri olan bir yağlıboya tablo yapan bile tablosunda eksik yada kusur gördüğünde kolayca düzeltemiyor. Düşünce, plan ve uygulama süreci var. Biz buna evrim diyebiliriz belki!) Eskilerin düşüncelerinde hayallerindeki cennette bir insanın cennetinin her istediğinin olduğu, ona hizmet eden bir çok varlığın olduğu bir kişisel yapay ortama benziyor. Dini inançlar aslında insanları Dünya ve 5 duyu ile sınırlandırılmış bu bedensel yaşamdan çok farklı bir yaşama hazırlamak için anlattıkları ile bizim zihnimizi açmak istiyor gibi değiller mi? Tabi çoğu dini Dünyevi avantajlar için kullananlar her dini inananlarını korkutup günahlarından kurtulmaları, af dilenmesi veya belirtilen ibadet biçimlerine uyarak ölümden sonraki yaşamlarının rahatı için aktiviteler yapmalarını söyleyerek kendilerine bir sürü laf kalabalığı ile sosyal + politik ve maddi yüksek makamlar kurmuşlar. Mesela "Allah ile kul arasına kimse giremez" cümlesindeki durum da benim açımdan böyle bir duruma işaret eder. Giremez ama kul eğer aklını kullanmaz ise buraya aracı sokabilir. 

Yukarıdaki paragraflardan birisine gönüş yapacağım. Cennette mesela bize hizmet eden varlıklar olacak ise orada da köle, işçi, efendi vb. gibi sosyal sınıflar mı var olacak? Peki bir köle hangi haklı gerekçe ile hizmet ettiği efendisinin yerinde olmamayı kabul eder ve bunun memnuniyeti içinde cennet denen yerde ebedi yaşamını sürdürür? Yoksa burada anlatılan alem aslında öldükten sonra tamamen zihinsel ortamda bireyin kendi kapasitesine özel dizayn edilen (ve ama esnek) sanal özel alemlerden birtanesi midir? Bunu bu ölmüş insanın zihnine sunan da yapay zeka gibi bir şey midir? Yapay zekayı çok iyi idrak edemiyorsak bunu Matrix filmindeki insan çiftliklerinde makinelere bağlı rahim benzeri hücrelerde yaşayan ama kendilerini cennet gibi bir alemde yaşadıklarını düşleyen insanlar gibi de düşünebilirsiniz.