27 Haziran 2016 Pazartesi

Şehirli miyim ? Köylü müyüm ?!

Valla şehire gelip de şehirli mi olduk ? Bizim çocukluğumuzda "Yaz tatili" demek köyümüze gitmek demekti. Dedemizi, ninemizi görmekti. Amcalar, amcaoğulları, halalar, teyzeler, sülalenin en uzak kuzenleri ile tanışmak, oynamak demekti. Küme, pestil yemek, hakiki tereyağı, peynir, yumurta, zeytin ve bal ile kahvaltı yapmak demekti. Göç ve gurbet sebebi ile kendi doğup büyüdüğü yere "Turist" olmuş anne-babalarımızın, onların ana-babalarının hasreti ile köklerine bir ay olsun dönmek demekti. İlginçti, şehir bizi, sistem bizi büyük şehre göçe zorlar iken bize ne barınak ne de iş sunmuyordu. E sokaklarda yaşanıp aile mi kurulurdu ? Hem de üstelik 3 çocuk istenirken !!! Yaptık-yıktılar, yıkıntılarından tekrar diktik yine yıktılar !.. Onlar yıktıkça biz yıkılmadık daha dik durduk. Hiç sevmedik ki hem biz şehiri ?! Ne ise ki yine de o köylü ana-babalarımız yıkıntılardan dikilen evlerinin etrafına ağaçlar dikti, sebzeler ekti, tavuklar, keçiler, hindiler, ördekler, inekleri bile olan komşularımız vardı. Bizim gibi, coğrafi bölge "şehir" yaşam alanları ise "küçük köy kopyaları" olan komşularımız. Bahçemizdeki kuyuyu da 2 komşumuz gelip açmıştı. Düşünebiliyor musunuz ki Allah'ın yer altından verdiği suyu bir insan olarak hiç kimseye borçlanmayarak kullanabiliyordunuz. Oyuna geldiler "OY"un var dediler, "OY"na dediler, önce zorla sürdükleri yetmezmiş gibi, sonra defalarca yıktıkları evimizi bize büyük bir şey yapıyorlarmış gibi "2 OY" a veriverdiler ! Apartmanlar yoktu etrafımızda, AVM'ler falan hiiiç, hatta medeniyete uzaktık bile. Ne bir otobüs vardı 3 km. mesafeden yakından geçen ne de bir minibüs. Okula giderken kış vakti yağmur-kar, dere-tepe kayıp düşüp üstüm-başım çamur olup da kaç kere yarı yoldan eve döndüğümü bilirim. Bir de çeteleşen sokak köpeklerine iyi kulak kabartman gerekirdi. Okul bitti mi oynayacak yerimiz de çoktu. Evin önü-sağı-solu tarla gibi boştu. Mahallenin çocukları ile mendil kapmaca, kurtarmaç, saklambaç, misket, çivi, ip atlama hatta seksek bile oynardık ! Kendimizi "O kız" ve "Ben erkeğim" diye ayırmazdık. Biz çocuktuk ve oynayarak mutlu olmak, etrafımızdakileri de mutlu görmek istiyorduk. Mahallemizin en iyi futbolcularından birisi de kızdı zaten. Hatta O'nun erkek kardeşi daha zayıf bir oyuncu olduğundan yedekte beklerdi !.. Bitlenmiştik de bitlerimizi bile paylaşmıştık :) Nice yaz koşturup oynamaktan yorulunca bahçemizdeki tulumbanın buz gibi suyunda serinlemiştik. Anamıza ekmek arası salça sürdürür veya yemek harcı koydurur, bahçeden de bir HIYAR yada domates kopartıp oyuna kaldığımız yerden devam ederdik. Sucuk, salam, sosis ne idi bilmezdik sonradan öğrendik. Uzak komşuların meyva ağaçlarına dalardık ! Gazoz kapakları ile kaldırımlara tebeşir ile yılan çizer "YILAN" oynardık. Kapakları dizer avuç içi kadar bir mermer taş ile onlaru vurarak kazanma oyunu oynardık. Mahallenin ortasındaki koca ağacı ev gibi bilirdik. Yaz akşamları marketten değil, kuruyemişçiden çekirdeklerimizi alıp ağaca çıkar ateşböceklerinin ışıltıları, ağustos böceklerinin şarkıları eşliğinde sohbet ederek, paylaşarak çıtlata çıtlata yerdik. Komşunun hindilerine "Kabaramazsın kel Fatma annen güzel sen çirkin" deyip kızdırıp kabartırdık :p Oğlakların o zıpırlıklarına katılır onlarla tepişirdik, "Gıt gıt gıdaak" ı duyunca "Gıt gıt gıdak, gıt gıt gıdak yumurtam sıcak, inanmazsan gel de bak" diyerek kümese gider folluktan sıcacık yumurtaları toplardık. Hangi şehir, nerede şehir ?! Köpeğimiz kedimizi tanırdı, onlar bile birbiri ile oynardı, kedimiz tavuklarımızı-civcivlerini tanırdı onlarla hiç uğraşmazdı !.. Bir tek siyah bir horozum vardı, O hiç küçük kardeşimle anlaşamazdı bahçede kovalar dört döndürürdü. Mecbur yakalar kapatırdım :)
Sonra ne oldu ise, yıllar sonra yine "OY"una geldiler, "OY"un var dediler, "OY"unu ver dediler, 1 kat daha yapar olduk. Betona, çimentoya, harca bulanarak topraktan yükseldik, uzaklaştık !.. Yükseldikçe sanki kaçıyormuşuz gibi kaçınılmaz sondan ! Belki de "köylülükten" !.. Betonumuz çoğaldıkça çevremiz kurudu. Gün-gün, ay-ay, yıl-yıl kurudu, kurudu, kuruduk... Oyun oynadığımız yerlere de betonlar dikildi, ekemez olduk, marketler geldi ayağımızın dibine, gitmesi kolay-alması kolay hatta öyle ki pişirmesi bile kolay şeyler icat oldu. Biz şehirli olmayı hiç istedik mi acaba ? 1 "OY"unda birer "OY"unla bir de baktık ki asla yüzünü görmediğimiz birilerinin işçileri olmuştuk. Hatta anne-babalarımız bizi iyi birer işçi olalım diye okutur, nasihatler eder olmuşlardı !!! Köyde özgürlükten şehirde köleliğe gıdım gıdım verip kepçe kepçe alanlar en nihayetinde ana-babalarımızın ve evlatlarının "CANLARINI" alarak bizi BETONLU - ŞEHİRLİ yaptılar. Şimdilerde 3'üncü nesili yaşayan köylü insanımızın şehirli torunları artık tamamen birer köle olmuş durumdalar. KÖYLÜ'nün, KÖY'ümün nesini sevmiyim, nesini hor göreyim ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder