16 Ağustos 2017 Çarşamba

Baba olmak - Part taym e lavır :)

Ben bu 1 tek çocuktan çok şey öğrendim annem-babamın neler yaşamış olabileceklerine dair !.. Ha bu çıkarımlarımın hiçbirisi pozitif şeyler de olmadı tabi ! Yani geleceğin de bence hiç parlak olmayacağına dair epeyce güçlü kanıtlarım var !.. Ben bir de bunun üstüne çok da güçlü olmayan duygusal yön mü diyim bağ mı diyim sana işte onu koyuyorum kendime özel. Çünki, ben 35 yaşımda evlendim. Aslında evlenmeyi de asla düşünmüyordum. Benim başımı yakan hatundur. Peşimi bırakmadı :) yoksa ben hanımla 3 ay kadar konuştum ve benim için bitmişti. Çünki uzun uzadıya konuşup bir şeyler hissedip-hissettirip insanların vaktini-zamanını çalmayayım düşüncesindeydim. Hatta ki işte sırf bu nedenle (tabi tek neden bu değil) hep uzaklardan birileri ile görüşmeyi tercih ettim. Hem uzak olunca işte sürekli-sık ve yüzyüze görüşme, yakın olma vs. da olamayacağından her 2 taraf için de muhabbet bir ilişkiye dönüşür ise sürdürmek zor olur ve aşk-meşk olayı ya olmaz yada olsa da fazla süremez diye düşünüyordum. Tabi bir diğer nedeni de benim yaşadığım hayat, işte çevre, o evlenmeden evvelki son dönem olaylar vs. Bir nevi kader ağlarını örmüş benim bunları yaşamam için sanki. Bir nevi test aslında bir açıdan da bakınca. Ne ise işte biz bir de oturduk ciddi ciddi bizim sonumuz ne olur ne diye aşk-meşk olayına giriyoruz ki biz diye konuştuk. E ben 35, hanım 33 yaşına gelmişiz, az değil geçmişiz birkaç felek çemberinden hani. Daha ilk kez kalbi pırpır etmiş kimseler değiliz. Benim en azından kendi adıma söyleyebileceğim bir "yaş tahta" olayı 35 yaş nedeni ile çocukluk dönemime ait bir çok detayı unutmuş yada unutmak istercesine anımsamamak üzere derinlere gömmüş olmammış. Bu anıları çocuğum olduğundan itibaren gün gün çatııır çatır anımsamaya başladım. Kimi zamanlarda resmen korkunç şeyler anımsadığım da oluyordu ! Evet, mesela ortalıkta unutulan ilaçları mama gibi komple yemen ve bunu ancak sen komaya girince görüp-farkeden anne-baba ile hastaneye taşınman. Ağabeyim bildiğin gaz lambasının gazını içmişti !.. Kardeşim 5 yaş ufaktır mesela onun bebekliğine ait anılarım çok daha nettir. İlk yürüme anları, kaç kere tepesi üstü yere çakılmaları, kendimden ilk okula başladığım zamandan tut tüm okul hayatım boyunca safkan sorun olan bir eğitim hayatım :) vb. milyonlarca ürkünç anı diyim ben sana. Şu an beni avutan tek bir şey var, sığınabildiğim tek şey 1 çocuğumuzun olması ! 

Mesela hiç düşündünüz mü bilmem... Neden aile olmak-kurmak istersiniz ? İlk akla gelen birkaç nedeni çok feci bence. Şöyle ki...
1. Neslin devamı ki bu aslında insan türü diye düşünmeyiz biz, bizim için soy, bir nevi işte ne ise senin sülalenin devamı gibidir. Soy adım devam etsin gibi ırkçılıktan bile daha anlamsız bir gerekçe :)
2. En içten hayvani duygularım ile üreme çağımda ben de neden yapmayayım ki ama !.. E tabi bunu yaparken de içinde bulunduğun toplumun kurallarına uymak zorundasın. Bak buna dikkatini çekmek isterim. Bir çoğunluğun sürdürdüğü ve genellikle de hiç sorup-sorgulamadan eskiler böyle yapmış diye kabul ettiği bir yazılı olmayan sosyal kurallar, bir çevre kalıbı, bir sınırlamalar bölgesine girmek. Öte yandan da bizlerin en ilerisi bile zanneder ki işte çift olarak biz eşler son derece özgür iradelerimiz ile birbirimizi tercih ettik :) He canım, onca kurallar altına girmeyi kabul ediyorsunuz amma o biçim de özgürsünüz ! Ben de Obama'yım ama Barracksız, onun bi kardeşi vardı ya O'yum işte :)
3. Kişisel yavşaklığımız, kibirimiz !.. Evet, olabilir... Hiç aklından geçmedi mi ? Mesela işte anne-babanın sen büyürken yaşam sürecin boyunca görmüş olduğun hataları. Bu hatalardan dersler çıkartman ve "Ben baba olur isem şunu-şunu-şunu yapmayacağım, şunu şöyle, bunu böyle yapacağım... Ben evladıma şöyle yapacağım..."  :) E be uyanık, senin şunun şurasında ömrün 35 yıllık, insan denen canlı türü yer yüzünde 40 bin mi - 50 bin yıl mı nedir üreyip aynı hikayeyi kendisine anlatıp da aynı haltları yiyip duruyor !!! Tamam hadi 40.000 yılı da aynı değildi de hiç olmaz ise belki 2 nesil geçmişine falan şahitsindir. E bundan da 1 daha gerisini de anlatılan hikayelerden bilirsin. Yani deden-toruna birşeyin pek de değişmediğini... Elbette kişilerin huyu-suyu vb. gibi şeylerde değişiklikler vardır ama genel olarak insan-aile-toplum-çocuk-anne ve baba olayı hiç öyle büyük değişimler göstermez. Hele bir de bunların sosyo-ekonomik olarak toplumsal katmanı da aynı çerçevede kalıyor ise çok daha benzerlik gösterir. Mesela kimisi için bekaret tapınağı vardır bu sosyo ekonomik sınıf katmanlarında ama kimisi için ise sanki o ülke, o toplum, o millet ve hatta o dinden değilmişcesine onun kabul etmek zorunda olduğu milyonlarca toplumsal kural yoktur !.. Adam(ve kadın, özellikle de kadın) sanki bu Yunan mitolojisindeki Tanrı'lar gibi yaşarlar. Onlara hiçbir kural işlemez bize işleyen !!!  Neden özellikle de kadın dedim ? Bakıyorsun mesela senin komşu kızı eğer ki bir erkek ile bir yerde görülsün !!! Eğer ki bunun o çevre kuralları dahilinde bir ön sözleşmesi yok ise o kızın dedikodusu "oropzu" olmasından dinen aforoz (ne ise bizde yok öyle bir şey ama işte lafta yok, a şey pardon uygulamada yok, lafta bal gibi de var) edilmesine falan varır. Fakat işte bu Eros bu çocuğu Tanrımsı toplum katmanındaki kadın/kız en çapkın benim diyen erkek kadar ilişki yaşar ama bu bizim toplum seviyesinden insanlar bile "oropsu" ediverdikleri komşularının kızına öldüresiye nefret ile bakarken bu Eros bu çocuğu tanrıcık kıza sevgi ile bakarlar !.. Üstelik komşu kızını sadece 1 erkekle o da yolda konuşurken görmüşüzdür. Bu Eros bu çocuğu tanrıcık kızı bilmem kaç tane ile bilmem nerelerde bikinilisinden tut da, sarmaşing çok feci dolaşing poziyonlarda defalarca görmüşüzdür ! Yetmez, birlikte tatillere gitmişlerdir, aynı evlerde-odalarda kalmışlardır bilmem kaçıncı sevgilileri ile haa... Demem o ki bu seviyedeki seviyesizler böyle de adi ve yavşaktırlar. Bunlara göre maddi bakımdan üst seviyelerdekilere dedikoduları vs. her türlü güçleri hiçbir etki edemeyeceğini çok iyi bildiklerinden "E napak bari biz de bunları sevek leyn" diye mi bakıyorlar nedir ! Fakat komşunun kızına gelince biz mahalle baskısı, kendi kurallarımız çerçevesinde, kendi sürüngen toplum seviyemizde istesek bu kızı öz kardeşine veya babasına, evlendiyse de eğer kocasına veya öz oğluna öldürtürüz bile oooğlum sen ne diyon !!! 


BAKINIZ : http://kadincinayetleri.org

Ha bir yandan da mesela kimsiniz efendim ? Diyelim kiee siz hani şu son birkaç yılda iyice de toplumsal güdükleşmenin, e şeyy kütükleşmenin, yok bu da değildi... toplumsal kutuplaşmanın taraflarından "i like to move it move it" laik, Atatürkçü, aydın (peh peeeh uçuyoruz tabi kendimize gelince böyle) tarafsınız. Kutbun zıttındakiler için zannediliyor ki siz şu Eros bu çocuğu tanrıcık kız/kadın gibi yaşıyor-yaşatılıyor. Yok öyle bir şey ki... Gayet iyi biliyorum, ben o laik toplum kurallarının genelinin hakim olduğu bir çevrede "erkek" eleman olarak büyüdüm. Yok öyle önüne gelen kızla yatıyorsun da her yere gidip kapanıyorsun da vs. falan da filan. Yani o kutuptakiler zaten hep sapıklar da bu konuda da çok feci sapkın bir bakış açısı ile bakıyorlar yıllardan beridir. Aman ne ise bu konuya da çok saplanmayalım. Ne de olsa bu da sürünün uydurduğu ve sırf insana yaşamı zıkkım etmek için kullanılan sürü-ngen kitlenin araçlarından birisi !!! Amman yanlış anlaşılmasın, kutubun öteki tarafı için de farklı kurallar aynı amaçlar ile kullanılmak üzere vardır çünki. Kullanılan araçlar farklı gibi görünse de aslında araçlar bile aynı olup farklı adlar takılmıştır ama bu araçlar ile kitlelere uygulanan şekilcilik, baskı ve zulüm çok benzeşir. Fakat ufak gibi görülen ama çok büyük bir fark yaratma potansiyeli olan bir fark var. O da açıklık ! Ne !!! Ne imiş o "açık" olan ?! Açık olan şu, ilişkilerin sosyal baskı sebebi ile gizlenerek ve saklanarak, olabilecek en küçük çevreler içinde yaşanmasına çaba gösterilmesine karşın açıklığın değerli görüldüğü bir sosyal ortamda kadının yada kızın(demek zorunda olmam da ne feci ya) erkek ile ilişkisini cümle aleme gösterebilmesi. Bu ne kazandırır bireylere, ailelere ve de o topluma ? Öncelikle toplumun elinden iğrenç ve rezil dedikodu yapabilme pisliğini alırsınız ! Çünki önce ilişkiyi yaşayanlar zaten bunu açıkca göstermektedir ki sonra aileleri de bilmektedirler ki buna rağmen eğer iğrenç ve rezil karakterliler dedikodu yapmaya kakışırlar ise yaptıklarının ne olduğu da açıkca böyle bir toplumda görülecektir !.. Öteki türlü küçük küçük kapalı-dar çevrelerde kalan ilişkilerin yaşanabildiği topluluklarda ise çok feci rezillikler çok rahatça çoğalabilmektedirler. Çünki, mesela, işte biri ile ilişki öncelikle o 2 kişi arasında gizli-saklı tutulmaya çalışılır. Sonra illa ki gizlenemez bu 2 kişinin çevrelerinden birileri yakalar, bunların türlü şantajlarına boyun eğmek zorunda kalınabilinir ! Enn ama en basitinden birinden hoşlandığı veya biri ile konuştuğu yakalanan kızın kız kardeşi dahi öyle bir toplumda minicik görülebilecek türlü şantajlar yapabilir !.. Bu da kardeş de olsalar, aile de olsalar 2 insan arasında rezil birtakım ilişkiler süreci yaratabilir.Hatta ve hatta açıklık eğer daha iyi kullanılabilse tercih eden topluluk tarafından bugün özellikle de erkek egemen toplumumuzda kadının özellikle erkek açısından cinsel ihtiyaç için kullanılan bir "şey" olmasının da önüne geçilebilir. Çünki açık ilişkilerde toplumun da gayet açıkca görebileceği üzere ilişkide ne türden olur ise olsun bir insanlık dışı muamele, adilik veya aldatma yapan olur ise bunu yapan toplum tarafından da bilinir. Topluluk karşısında rezil olan kişide gayet mümkündür karakter de yoktur, umursamayabilir amma topluluktaki bireyler için "ne mal olduğu ortaya çıkmış" olduğundan o kişi o çevrede ya barınamaz yada var ise yolu kusurunu düzeltmek zorunda kalır. Bunun olduğunu, yaşandığını gören topluluk üyeleri aynı durumda olmak istemeyeceklerinden de insanlar kadın/erkek, kadın ise kullanılacak bir ihtiyaç giderici, erkek ise çapkındır helaldir vb. rezillikler ile değil de "insan" olmanın güzelliğini, önemini ve değerini görürler.Tabi bir de çok önemli bir iskelet seviyesi var bu toplumsal oluşumun o da yapının minimum ayağında ailede anne-baba-çocuk ilişkisinde hiç kimsenin hiç kimsenin toplumun yapısını yıkabilecek hataları sırf aRH+ gibi saçma bir kan bağı sebebi ile affedilir görüp koruyucu davranmamasıdır. Benim hayatım boyunca gördüğüm kişilerin en saçma hatalarının defalarca tekrar edebilmelerindeki en büyük etken budur. Anne-babanın kusurlarına rağmen diyerek, evladımdır diyerek toplumu dinamitleyen kusurlarını görmezden gelmeleri veya işte "Benim oğlum çapkındır" gibisinden apaçıkca "cinsel sapkınlık" olan bir ruh hastalığını hoş görebilemeleridir !!! Oh ne ala "Benim oğlum çapkın" ama n'aapsın diye vatandaşın uyanamamış 5-10 kızı onun sapkın eğlencesi olsun !.. Ana - Baba, insan ol insan !.. Bir seninki "evlat" da ötekilerinki hep mi, sadece mi "kötü" ?!

Mutluluk nedir diye düşününce bazen "çok şey bilmemektir" gibiymiş geliyor bana. Galiba böyle bir laf da var mutluluk cehalettir gibi bir laf. Sanırım hani neden, niçin, nasıl diye sorgulamazsan hayatı ve hep önüne konulanı en az itiraz ile olduğu gibi kabul ederek yaşarsan mutlu olunuyor. Fakat o ne biçim bir cehalettir ki mesela ben sistemin ve toplumun bana dayattıklarını çocuğum yaşamasın isterim. Nasıl "Evlatlarım için canım feda" diyen milyonlarca anne-baba bugün sistemin kendi hayatlarını çalmasına ses etmediği gibi bir de evlatlarınınkini sisteme kurban etmeyi üstün başarı olarak görüp evlatlarına da böyle gösterip bir de ömür boyunca evlatlarını manevi yönden asla geri ödeyemeyecekleri ana-babaya borç altına sokuyorlar ! Bizim toplumumuzda insanlık çok acayip üstadım. Bizde evlat bir sorundur, öyle görülür, anne baba ise o sorunu çözmek için ömrünü feda etmiş kutsal kişiler olurlar. Öyle ya "Babaya öf denilmez" ve "Cennet anaların ayakları altındadır" !.. Sen nesin bir evlat olarak peki ? Sana bir hayat biçmiş olan ve bu hayatı yaşaman için başına getirdiği bu 2 askerin emirlerini yerine getirmekle yükümlü olan boş bir kutu gibisin. Eğer içinde bulunduğun toplumun işleyiş sistemine uymaz isen türlü irili-ufaklı kötü sıfatlarla yaftalanırsın. Şimdi ne eşlere ne de çocuklara herhangi negatif bir şey de yükleyemiyorum işte bu nedenlerle. Benim gördüğüm olay insanın birazcık dahi uyanabileninin kendi neslinin sürecinde çok geç bir evrede uyanabilmesinden dolayı insan türü sosyal yaşantı olarak felaket yavaş bir ilerleme gösteriyor. Hatta belki de ilerleyemiyor, çünki bu çok geç uyanışa kadar geçen süreçte harcanan vakit ilerleme ile kıyaslandığında gerilemeyi daha çok yaptığımıza işaret ediyor. Böyle olduğu için zaten teknoloji, bilim, tıp vs. alanlarda ne kadar çok bilgilenmiş olsak da süreklü mutsuz ve yalnızlaşan bir insan neslini görüyoruz özellikle son 3 neslini iyi bildiğimizi düşünerek. Hele ki bizim topluma bakarsak dehşet bir örnek teşkil ediyoruz bu konuda. Son yıllarda sistemin özellikle eğitim başta olmak üzere her alanda kötüye gitmesi, cehaletin toplum nazarında "ama samimi, içten, bizden biri" şeklinde algılanarak bilen, bilgilendiren, aydının terslenerek halktan uzaklaştırılması ile battıkça batıyoruz gibi görünüyor.

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder