11 Eylül 2017 Pazartesi

Gücü olanın gücü yettiğine

Gücü olan gücünün yettiği kadarı ile güçsüze hükmettiği bir ünsanlıktır bu !..

Basit, aileden bakalım-başlayalım. 1 çocuk elbette ki ilk yıllarında korunmaya muhtaç ve "bilgi", "tecrübe" eksiği nedeni ile de kendi başına harekt etme ve doğru kararlar verebilmekten de yoksun. Fakat belli bir yaşa geldiğinde ebeveynlerinin eski moda tecrübelerinden daha iyi tecrübelere sahip bile olabiliyorlar. Buna karşın kendi kişiliği, isteği, yolu gereğince yaşantısını sürdürebilmesi için önce ekonomik güce ihtiyacı var. Gerçi ekonomik güç bile her daim kişiyi kurtaramayabiliyor.

Bu denk yaş ve ekonomik güce sahip insanlarda da olur. Bir örnek daha vereyim...
Evli eşlerden erkek genç yaşlarında memur olduğundan genç kız ile evlenir. Aileleri bunu uygun görür ve hatta memnun olur. Çünki kadın işsizdir, erkek işli ve ekonomik gücü elinde tuttğundan zamanın mevcut toplumsal yapısına göre erkek ailesi için de kız ailesi için de koşullar bu evlilik için çok idealdir !.. Zamanla erkek toplum erkeği olarak içer, gezer, aldatır bile ne de olsa "elinin kiridir". Kadın ne kadar çırpınsa da e kocanın O'na sağladığı bir ev, yiyecek vs. yuva ortamı vardır. Bir de duygusal bağ 2-3'de çocuk. Yine sosyal çevrenin zincire vurduğu o ne olur ise olsun analık durumu. Kadın dayaklar da yese, aldatılsa da, hatta herifin bulduğu fingirdek herifi terk ettiği durumlarda evdeki karı yedek cinsel ihtiyaç giderme aracı bile olur !.. İşte burada en iyi kadın eş, toplumun yazılı olmayan sosyal kurallarını sorgusuz kabul edip dizini kırıp evinde oturup yaşamını bu koşullar altında kocası ve çocuklarına kurban eden olacaktır !.. Yani kadından "insan" olmanın koşulları beklenmemektedir asla ! Hatta ve hatta an gelir bu çocuklar tarafından bile istenmez-beklenmez. Çünki eğer ki bu baba çok uçup da aileyi maddi yoksulluğa sürüklemez ise, tam tersi biraz orta ve üst seviye maddi kazanım sağlayabilir ise bu güç ile çocuklarını da tarafına alır büyük ihtimalle. Toplumda örnekleri doludur da bu nedenle "büyük ihtimalle" diye biliyorum.

Görüp-bildiğim odur ki, insan kendinden güçsüze, çaresize bir şekilde az yada çok adil davranamaz. Çoğunlukla maddi+manevi veya maddi yada manevi koşulları lehine kullanarak kendinden güçsüz veya manen aşağıda olan !!! (açıklarız) kişilere zor ile istediği gibi olma, istediğini yaptırma baskısını kurar !..
Manen aşağı olmak : Örneğin toplumumuzun genelinde inançla da desteklenir şekilde çocuklar babaya öf bile demeyeek, annelerin ise ayakları altında cennet, kendileri ise bu üstün yaratıklara zulüm olsun diye dünyaya gelmiş rezil yaratıklardır :) Ancak anne-babalarını koşulsuz itaat ile dinlerler ise belki uzun yıllar sonra insan olabileceklerdir. Canım bunu kendi yaşadıklarım öyle diye falan da çıkartmıyorum. Ben bana anlatılan benden önceki nesilden olanların hikayelerini de dinledim. Benden birkaç yaş büyük, birkaç yaş küçüklerin hikayelerini de dinledim-gördüm-şahit oldum falan.

Hatta aile içinde sevilen evlat olma durumu anne ve babanın kendisinden istediklerini ne denli kabul edip yapana daha çok olduğunu da görebilirsiniz. Yani "sevgi" de sevgi falan değildir. O şeyin adı istediklerimi yaptığından dolayı beni yormayandır.

E çıkıp gidelim aile dışı, akrabalık harici insan ilişkilerine. Toplumun her alanında temelde bu durum vardır. Ancak çok az insan sistemin bu hiyerarşik düzenini kabul etmez. Toplum da öylelerini hiç sevmez. Çünki önce evlatlara kötü örnek olup onları uyandırma tehlikesi yaratırlar. Sonra da zaten her türlü tehlikelidirler güçlü olan gücü ile bunları kontrol edip ezememektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder