12 Mart 2009 Perşembe

San ki…

      Giydim sabah çıkartıp bıraktığın koyu gri çoraplarımı.
Yeni açmıştım,ilk senin ayaklarını sarmış,sen ısıtmıştın
ilk onları... Sen sesime gelen - sesten doğan yarim...
Benim kalabalık sessizliğime gelmiştin daha yeni.
Penceremin dibindeki direğin odama giren ışığında
okşamıştım saçlarını,tenini.O şey ne inattı sevgimize!
Derin bir nefes soğuk üfledi aynı şehirli olduğumuz
günlere.Yetmedi de arsız bir piç gibi işedi gökten
üzerimize,ikimizin de şemsiyesi yoktu.İğnesini ısırmış
balıktım oltayı tutanın ta uzakta olduğu.Bir çekse,
sarsa tam sudan balık çıkmış misali ben.Neyse ki
gözgözemizin,sevinmemizin ve sevişmemizin üzerine
mayonez sıktığımız makarnamızı yeme vaktimiz olabildi.
Sonra... sen evine,ben evimden de öte! hem de çoook.
Kendime sırt çantasından bir valiz yaptım.İçine bir
kazak,bir eşofman altı ve tazmanya canavarlı don!
Tam da o gün yağmur inadına coştu.Zaten çişti ya,o gün
yağmur oldu.Saat yolu gösterdi,sana doğru uzaklaşma
vakti gelmişti.Ne garipmiş bir sevdiğinden uzaklaştırırken
diğer sevdiğine yaklaştıran yolları kat etmek.Önüme
kattığım yolu aydınlatan direkler... ve ardıma kattıklarım
söndüler yaş günü pastamdaki mumlar gibi.Sevincim
kursağımda yoğun sigaralı gecelerin balgam yükü sanki.


       Küçük bir odadayım.Müzik çalıyor radyo,dansımızı
hatırlıyorum.Aklım başıma sığmadığından kafamı toplayamadığımı
sandığım ender anlardan biri şu an.Kimimi dinlesem ?
Başıma sığdırabildiğim kadarıyla aklımı mı ? Kalbime
sığdırabildiğim kadar sevgimi mi ?


       Aynı mekanları paylaşarak anıları çoğaltmak
güzelmiş,güzel bir ağırlıkmış.Bu inceden sızım o nedenle
kesin.Gece de teline dokunulan gitarın sesini dinliyor
benimle.Her kim ise o dokunan çok iyi ama sen gibi
dokunamıyor ta içime.
________________ 07-04-2002/CiddiBiri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder