12 Mart 2009 Perşembe

TOKAÇ

      Tarih uykuya tokluktan uykuya açlık arası ve asıl yokluğun farkındalık dakikası. Hani beyin jimnastiği diye birşey vardır,bir de beyin sporu dama,satranç gibi! Belki bu da beynimin bana hazırladığı beyin girdaplarımdan biri mi ?


      Çekiliyorum bilinçsizliğe,yutuluyorum tarihime ve bu girdap beni,zamanı, herşeyi döndürürken beynim bulanıyor... kusuyorum !
      "Sana" diye başlamak geçmişti ki bir an içimden aslında her "sana"daki "sen"in ben olduğumu gizlemeyesim geldi bu kez.Gel otur,sebepsiz yada onlarca bahane bul anlat,hadi anlat"sana".Şimdi vakit geçiyor,sanki 33 yıldır ne geçti? Beni ne gaza,ne de aceleye getirme...


      Soysam yüzümün etini altındaki kafatasımı beğenecek misin,korku filmi sahnesi gibi? Sıyırsam göğüs kafesimin üzerini kas yumağı kalbim hoşuna gidecek mi ? O okun saplanıp ucunun çıktığı ve adlarımızın baş harflerini kazıdığımız şekle benzemeyen hali ? Peki ya sen... sen de yapsan ben !?

 
      Tam şimdi sevişmek istiyorum! Öyle duruyor musun ? Rahatla,uzan hatta...
Aslında bak sadece... (Orama değil) !..


      Bize güzeli siz mi öğrettiniz,siz mi öğretirsiniz ? Annemin göğüslerini emzirirken anımsamıyorum ama eminim güzeldiler ki ben oldum!  Seninkiler hakkında hiçbir fikrim yok ama "Seni seviyorum" derken göğüsleri olmayan seni kastettiğimi sanmıyorsun ya? Seni seviyorum derken seni istiyorum da demiş oluyor mu insan? Yoksa seni istediğim için mi seviyorum ya da tam tersi.Bana ne vereceksin, dünya yaşamı için aldığın bedenini mi? Sonrasında ruhun nerde ? İnandığım gibi soyununca teninden bir günah-sevap kitabı gibi ayrı raflarda ve hiç tanınmamışcasına, yaşamamışcasına silinecek mi hepsi! Ruh eşliliği din değiştirmeyi de gerektirir mi? Saçlarını okşadığım ellerim,tenini tattığım dudaklarım,tepeden tırnağa rengini gördüğüm gözlerim,tenine örttüğüm tenim hepsi gider... gitsin de... bunları yaşamış ve bilen ruhum sensiz olsa olsa "ruhsuz" olur! Beni yaratan Tanrı,evrim,genler,annem-babam, sperm-yumurta... bu ne salatası böyle! E seni de öyle,hadi ama durma düğümlen ve çalkalan benimle.Şu iksire boğazı yakmadan geçmesi için terin de lazım!


      Buğulu camlar ardına atıverirken beni bu girdap bırakmadığım seni de getirir. Hep içimde mi kalacak ay ışığında,yıldızlar altında,ılık bir rüzgar dağıtırken saçlarını öpebilmek seni? Ben büyüdüm de mi böyle oldum? Vardır ya tekrar çocuk olabilme düşümüz.Hadi be!.. Ben çocukken sevgi yoktu! Bir Fulya vardı O da halen şüpheliyim belki de erkekti! Hatta duygu da yoktu,dayak yer,yemek yer,içer yaşardım.Bazen dayak olmaz küfür yerdim ona da sevinir,şükrederdim.Demek ki sevinç ve şükran varmış ama pek tanıyacak kadar görüşemedik.Bir kız vardı yani adını saydıklarım ama tanıyamadım ki.Taa ki tepeme inen el ve gölgesi çocuk ben erkek ben olunca kalktı da tanıyabildim bir kızı-kadını.


      Şimdi ben sevgiye açtım,ilk duyguya kaçtım o da beni aldattı yaralanınca sevgiden de kaçtım! İnsan ne garip... ya da benim acaip !
      ...
      Şimdi giyinsem soyduğum yüzümün etini kafatasıma ve sıyırdığım göğüs kafesimi,kapansam,ben olsam herkesin gördüğü.Aşık olsam bilme"sen"...
      İster misin bilmek,bulmak ve yine sevişmek?

____________ C i d d i B i r i _____

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder